Nakit sermaye artırımı teşviki ne kadar uygulanabilir? / Recep BIYIK

 

1 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe giren yasal düzenlemeyle, sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımları için önemli bir teşvik getirildi. Düzenlemeyle özet olarak; yeni kurulan veya nakit sermaye artıran şirketlerde, konan veya artırılan sermaye üzerinden, Merkez Bankası tarafından ilgili yıl için açıklanan faiz oranı dikkate alınarak hesaplanacak tutarın yüzde 50’sinin, kurumlar vergisi matrahından indirimine olanak sağlandı. Çeşitli özel durumlarda indirim oranı yüzde 125’e kadar çıkabiliyor.

Merkez Bankası tarafından açıklanan ve indirimde kullanılan faiz oranı 2016 yılı için yüzde 13,57. Buna göre, halka açık bir şirket 100 bin liralık nakit sermaye artırmış, gelen nakdi teşvik belgeli yatırımlarda kullanmış ve 2016 yılı için faiz indiriminden yararlanmışsa, matrahtan yaklaşık 17 bin liralık faiz indirimi yapmıştır. Faiz oranlarının değişmediği varsayımıyla bu tutar her yıl indirilmeye devam edecektir. Ne kadar önemli bir teşvik olduğu ortada.

Bu kadar önemli bir teşvik amacına ulaşıyor mu sorusuna her hangi bir istatistiğe sahip olmamam nedeniyle sağlıklı bir cevap vermem olanaklı değil. İzlenimim, zaten sermaye artıracak şirketler artırıyor ve teşvikten yararlanıyor. Teşvik bir işlem ve heyecana yol açmıyor.

Teşviğin beklenen etkiyi yaratmamasının birincil nedeni muhtemelen vergi düzenlemeleri değil. Olası bir çok nedeni var. Ancak vergi düzenlemesi de kanımca önemli bir neden.

Vergi düzenlemesiyle ilgili sorun, düzenlemenin bazı yönleriyle gerçek hayattan uzak olması, net olmayan konular, amaca aykırı kanun düzenlemeleri. İşte birkaç örnek.

Sermaye artırımı / Kâr dağıtımı sorunu

İç kaynakların, örneğin geçmiş yıl kârlarının sermayeye eklenmesi teşvik kapsamında değil. Kanun şirkete nakit girmesini teşvik ediyor ama nakit çıkmamasını teşvik etmiyor. Bu kendi içinde çelişkili. Nakdin işletmede kalması ve üretim ve yatırıma gitmesi, yeni nakit girişi kadar değerli. İç kaynakların sermayeye eklenmesi teşvik kapsamında değil. Peki kâr dağıtılır sonra nakit sermaye artışı yapılırsa veya nakit sermaye artışı yapılır sonra kâr dağıtılırsa teşvikten yararlanılabilir mi? Tartışmaya açık.

Yakın tarihli bir özelgede birinci soruya cevap verilmiş. Şirket kârının önce ortaklara dağıtılıp daha sonra tekrar şirkete sermaye olarak konulması işlemi dolayısıyla ve dağıtılan bu kâr payı tutarıyla sınırlı olmak üzere indirim uygulamasından yararlanılması mümkün değildir denmiş (09.05.2017 tarihli özelge). Sorulsa, muhtemelen ikinci soruya da (önce sermaye artışı, sonra kâr dağıtımı) aynı yanıt verilir.

O zaman şu soruya yanıt aramak gerekir: Nakit sermaye artışı yapan şirketler, faiz indiriminden yararlanmaya devam etmek için, hiç mi kâr dağıtmayacaklar? Veya tersi; kâr dağıtan şirketler daha sonra nakit sermaye artışı yaparlarsa, dağıtılan kâr tutarıyla sınırlı olarak hiçbir zaman indirimden yararlanamayacaklar mı?

Şu söylenebilir; kâr dağıtımı ve sermaye artışı zincirleme olarak arka arkaya yapılırsa, teşvikten yararlanılmaz, özelgede söylenen de budur. Ancak bu durumda da başka sorulara yanıt bulmak gerekir. Arada belli bir süre mi geçmeli? Böyle ise süre ne? Süre yok, her bir şirket özelinde bakmak gerekir denirse, neye bakacağız? İşte bu sorular sorulmaya başlanırsa, teşvik uygulanamaz hale geliyor demektir.

Sermaye artışından gelen nakdin nerede kullanıldığı

Sermaye artırımından gelen nakdin teşvik belgeli yatırımlarda kullanılması durumunda, faiz indiriminde genel orana 25 puan ilave ediliyor. Bu durumda indirim oranı yüzde 75 oluyor.

Bu düzenleme, sermaye artırımından gelen nakdin teşvik belgeli yatırımlarda kullanılan kısmının tespitini gerektiriyor.

Sermaye artırımı bir defalık bir işlem. Buna karşılık yatırım harcamaları uzun bir süreye yayılıyor. Dolayısıyla şirket hesaplarına bir kerede gelen bir nakdin yatırımlarda kullanılan kısmını tespit etmek çoğu zaman mümkün değil. Bu takibi yapmak mümkün olmadığı gibi anlamlı da değil. Şirketin nakit akışına göre işlemler yapılır. Teşvik edilmesi gereken, hangi paranın nerede kullanıldığı değil, yatırım yapılması, yapılacak yatırımın da öz kaynaklardan karşılanmasıdır. Dolayısıyla, sermaye artışından gelen kaynağın yeni yatırımı karşılayacak kadar bir kapasite yaratması, ek indirim olanağının kullanılması için yeterli sayılmalıdır. Doğru olan da pratik olan da kanımca budur.

Borcun sermayeye eklenmesi

Borcun sermayeye eklenmesinin teşvik kapsamında olup olmadığı açık değil. Yayımlanan Tebliğde yer alan açıklamalardan, kapsamda görülmediği anlaşılıyor.

Borcun sermayeye eklenmesi faiz indirimi olanağı sağlamıyor diyelim. Borcu kapatmak için sermaye artışı yapsak, gelen parayla ortağa borcu kapatsak nasıl olur? Borcun sermayeye eklenmesinden bir farkı yok bunun. Dolayısıyla bu da olmaz denebilir. O zaman bankadan borçlanıp ortağa borcu ödesek, sonra sermaye artışı yapıp banka borcunu kapatsak? Aslında bu soruların tamamı anlamsız. Sermaye artışının veya şirket kuruluşunun ne zaman yapıldığından bağımsız olarak, öz varlık tutarı üzerinden bir faiz hesaplasak ve matrahtan indirsek daha iyi olmaz mı?

Ortağın sermaye taahhüdünü nasıl yerine getirdiği

Yasal düzenlemeye göre, ortaklar tarafından kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları, indirim hesaplamasında dikkate alınmıyor. Mükerrer faiz indirimi olmasın diye bu düzenleme yapılmış anlaşılan.

Düşünce güzel ama en azından iki soruya anlamlı cevap bulmak gerek. Birincisi, sermaye artıran şirket ortağının parayı nereden bulduğunu nasıl bilecek? Şirket bir de halka açıksa, bu durumu tespit etmek mümkün mü? İkincisi, ortak yurt dışında yerleşikse, bu kurala gerek var mı? Mükerrer indirim yok. Teşvik de mantıklı. Yurt dışında yerleşik bir şirketin borç alıp Türkiye’deki şirkete sermaye koymasını teşvik kapsamı dışında tutmaya gerek yok.

Özetle

Nakit sermaye artışında faiz indiriminden beklenen fayda sağlansın isteniyorsa, vakit kaybetmeden;

– Düzenleme sadeleştirilmeli

– Pratik hayata uygun olmayan hususlar düzeltilmeli,

– Amacına uygun değişiklikler yapılmalı,

– Mümkünse, yapı tamamen değiştirilip nakit sermaye artışı yerine öz kaynak tutarı üzerinden indirim sağlanmalıdır.

About Author

Comments are closed.