Hepimizin yaşamında önemli bir yer tutacağına inandığım yeni bir kavram yaşamımıza girmek üzere. Bu sebeple ben de bu hafta bu konuyu ele almak istedim. Ana kavram “arabuluculuk.” Bir süredir kamuoyunda duyduğumuz arabuluculuk uygulamasının zorunlu hal alan “iş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk”, 14 milyon çalışanımızı ve tüm işverenlerimizi yakından ilgilendiriyor. 25.05.2017 tarihinde Meclis’e sevk edilen kanun tasarısı neleri öngörüyor, çalışma hayatımızda nelere sirayet edecek konusunu, değerli arkadaşım, çalışma ekonomisi uzmanı, arabulucu ve avukat M. İhsan Seçkin’den aktarmasını rica ettim; o da beni kırmadı. Kendisinden gelen bu kıymetli açıklamaları sizlerle birebir paylaşmak istedim:
“Yargının iş yükünü azaltma gereksinimi ve hukuk sistemimizin bir yarası olarak bugüne kadar çözülemeyen ‘geciken adalet’ sorunu ülkemizde bazı alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının gündeme getirilmesi sonucunu doğurmuştur. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri de arabuluculuktur. Arabuluculuk, hukuki bir uyuşmazlığın çözümünde yansız bir moderatör yönetiminde her iki tarafın kabul edebileceği ve tarafların menfaatlerine uygun çözümlerin üretilebildiği gizli, hızlı, esnek bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabulucuk ise, müzakare – iletişim teknikleri gibi sistematik teknikler uygulayarak tarafların kendi çözümlerini üretmelerine destek olmaktadır.
Meclis gündeminde olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu tasarısı, işçilerin, bireysel ve toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacakları ile işe iade taleplerinde, işverenlerin de işçilerine yönelik alacak taleplerinde dava açmadan önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğunu düzenlemektedir. Bu kapsamda, işçilerin ücret, fazla mesai alacağı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işe iade taleplerinde ya da işverenlerin işçileri ile ilgili alacak taleplerinde öncelikle arabulucuya başvurmaları dava şartı haline getirilmekte, arabulucuya başvurmadan açılan davaların ise reddedilmesi öngörülmektedir.
Söz konusu kanun uyarınca arabuluculuk süreci, hukuki ihtilaf yaşayan tarafların arabulucuya başvurusu ile başlayacaktır. Taraflar, adliyelerde bulunan Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın kurduğu arabuluculuk bürolarına ya da sulh hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüklerine başvurarak arabuluculuk hizmetinden yararlanabileceklerdir. Tarafların arabulucuyu birlikte belirlemeleri de mümkündür. Arabuluculuk müzakereleri en fazla 4 hafta devam edecek, iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik arabuluculuk ücret tutarı Hazine tarafından karşılanacak, iki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları halinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde ödenecektir.
Arabuluculuk sürecine rağmen hukuki ihtilaf çözülemezse, taraflar dava yoluna gidebilecektir. Hemen belirmeliyiz ki, Adalet Bakanlığı verilerine göre arabuluculuğa başvuran tarafların yüzde 94’ü anlaşma sağlamıştır. Uyuşmazlıkların yüzde93’ü bir günde ya da bir günden daha az bir sürede çözülmektedir. Oysa bir iş davasının mahkemelerde sonuçlanma süresi ortalama 434 gündür.
Görüldüğü üzere arabuluculuk süreci tarafların adalete derhal erişimini sağlayacak potansiyeldedir. Arabuluculuğun her iki taraf açısından başkaca yararları da bulunmaktadır. Arabuluculuk süreci gizli olduğundan mali sırlar ve ticari itibarlar korunmaktadır. Arabuluculuk, bir yargılama olmadığından harç, keşif ve bilirkişi ücreti, tanık ücreti, tebligat gideri vs. yargılama giderleri söz konusu olmamaktadır. Bu açıdan dava sürecine göre çok daha ekonomiktir. Taraflar kararlarını kendileri verdiğinden yargılama sürecinde olduğu gibi bir sürpriz kararla karşılaşma olasılığı da yoktur.
Taraflar dinlenilme ve kendini ifade etme hakkını tüm arabuluculuk sürecinde kullanabilmektedirler. Ve en önemlisi taraflar arabuluculuk masasından, birbirlerini anlayarak, kazan-kazan çözümlere ulaşarak ve kucaklaşarak ayrılmaktadırlar. Bu durum, ilişkilerin devamını sağladığından işçi açısından iş güvencesi, işveren açısından da iş verimliliğini artıran bir faktör olabilmektedir. Son tahlilde arabuluculuk, çalışma barışına hizmet etmektedir. ”
Genetik kodlarımızda ve toplumumuz kültürünün mayasında var olan ancak günümüzde unutulmaya yüz tutmuş hoşgörü ve uzlaşma kültürünün yeniden topluma kazandırılmasında hepimizin payına düşen sorumluluklarımız var. Kendi hukuksal sorunlarımızı barış ve hoşgörü içerisinde, kucaklaşarak çözmenin bir yöntemi olan arabuluculuğu tercih ederek sorumluluklarımız adına bir başlangıç yapabilir miyiz? Neden olmasın?
Dr. Hakan ÇINAR
Dünya Gazetesi -02.06.2017