Üretim, dört faktörün (emek, sermaye, toprak ya da doğal kaynaklar ve girişimcilik gücü) bir araya gelmesi ve birtakım girdilerin (doğal gaz, elektrik, hammadde, yarı mamul, sermaye malı vb. gibi) kullanılmasıyla yapılır. Genellikle kafa karışıklığına yol açan toprak ya da doğal kaynakları mesela üretimin yapılacağı arsanın veya binanın üretim amaçlı olarak kiralanması olarak düşünebiliriz.
Üretim faaliyetine katılan bu dört faktörün üretilen mal veya hizmetten aldıkları paylar emek için ücret, sermaye için faiz, toprak ya da doğal kaynaklar sahibi için rant (kira), girişimci için kâr şeklinde karşımıza çıkar.
Bu faktörlerin aldığı paylar her biri açısından geliri oluşturur.
Gelir iki şekilde kullanılır: Tüketim (ya da yatırım) ve tasarruf.
Tüketim; ekonomideki mal ve hizmetlerin talep edilip satın alınması ve tüketmek amacıyla kullanılması demektir. Tüketim (ya da yatırım) arttıkça bunu karşılamak için üretim de artar. Burada en önemli mesele tüketimin ve üretimin niteliğidir.
Yatırım; ekonomideki mal ve hizmetlerin yeni bir üretim yapmak veya mevcut üretimi artırmak amacıyla kullanılmak üzere satın alınıp kullanılması demektir. Ekonomi biliminin yatırım tanımı sokak deyimiyle yatırımdan farklıdır. Sokak konuşmasında ev alımı yatırım sayılır oysa ekonomi biliminde ancak yeni bir bina yapılıyorsa yatırım tanımına girer. Bir kişinin bir apartmandan daire satın alması tüketim faaliyetidir (dayanıklı tüketim.)
Tasarruf: gelirin tüketilmeyen bölümüdür. Ekonomi bilimi açısından tasarrufun bir anlam taşıması için yastık altına gitmemesi veya bir şekilde ekonomi dışına çıkarılmaması ve banka (veya benzeri kurumlar) aracılığıyla ödünç olarak kullanıma sunulması gerekir. Tasarruf bu şekilde ödünç olarak yatırım yapmayı hedefleyene kullandırıldığında sermayeye dönüşür.
Ücret; emeğin kiralanması karşılığında elde edilen gelirdir. Emek sahipleri genellikle toplumun en zayıf kesimidir. O nedenle elde edecekleri gelir için hükümetler tarafından asgari ücret denilen bir taban ücret tespit edilir.
Faiz; tasarrufların başkalarının ödünç olarak kullanımına verilmesinin karşılığında alınan bedeldir. Genellikle yıllık enflasyonun birkaç puan üzerinde belirlenmesi gerekir. Merkez bankaları, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla belirledikleri politika faiziyle piyasada oluşacak faizlere yön verirler.
Rant (kira); üretime malını kiraya vererek katılanların aldığı kira geliridir. Piyasa koşullarına göre belirlenir.
Kâr; öteki üç üretim faktörünü bir araya getirip üretimi gerçekleştiren girişimcinin (müteşebbis) üretimden alacağı paydır. Bu pay üretilen mal veya hizmetin satışından elde edilen gelir ile bu mal veya hizmeti üretmek için katlanılan giderler arasındaki farktan oluşur.
Piyasa ekonomisi sisteminde bu dört üretim faktörünün üretimden alacağı paylar arasında dengesizlik olursa ekonominin düzgün çalışması mümkün olmaz: Gelir dağılımı adaleti bozulur, orta sınıf kaybolur, enflasyon hızlanır, belirli alanlarda yoğunlaşmalar olur.
Piyasa ekonomisi sisteminde faiz, en önemli unsurlardan birisidir. Merkez bankası faizi yanlış belirlerse fiyatlar ve değerler şişmeye başlar, enflasyon yükselir, hayat pahalılığı başlar. Zamanla enflasyon düşse bile hayat pahalılığı devam eder. Türkiye’de son dönemde ana akım iktisada karşı çıkıyoruz diye uygulanan yaklaşım budur.
Kaynak: https://www.mahfiegilmez.com/2023/01/ekonomi-101.html