Bilindiği gibi, 6183 sayılı kanunun md. 79 hükmü gereği üçüncü şahıslar nezdinde ki mal ve alacakların haciz edilebileceğine ilişkin hükümler maddede düzenlenmiştir. Anılan madde hükmüne istinaden amme borçlusunun üçüncü şahıslar nezdinde ki mal alacak ve mevduatlarının haczinde belli koşullar aranmaktadır.[1]
Kamu borçlusunun üçüncü şahıslardaki alacakları üzerine haciz yürütülebilmesi için amme borçlusunun üçüncü şahıs nezdinde alacağının bulunduğunu bildirmiş olması veya vergi dairesince borçlunun bu şahıslardan alacağı olduğunun tespit edilmesi ve tespit edilen tutar için haciz konulması gerekecektir.[2]
Öte yandan, vergi borcu bulunan mükellefin ilişkili olduğu müşteriye yaptığı satışı (Bs) formu ile vergi dairesine bildirmesinin, ödemeye dair bir saptama bulunmaksızın, davacı müşterinin alacağının bulunduğu yolunda bir bildirim olarak kabul edilemeyeceği, kaldı ki, idarece yasaya uygun bir tespit yapılmış olması halinde bile, haciz uygulanabilecek ve sonrasında ödeme emriyle talep olunabilecek tutarın alacaklının bütün vergi borcu kadar değil, tespit edilen hak ve alacak tutarı kadar olması gerekmektedir.[3]
Yargıya intikal eden bir uyuşmazlık hakkında; “vergi dairesi tarafından 118.000,00-TL vergi borcu bulunan …… mükellefin, davacı şirkete sattığı ve 9.170,00-TL (KDV Hariç) tutarındaki bu satışın mükellef tarafından (Bs) formuyla beyan edildiği, bunun üzerine davacıya 25.11.2009 tarihinde tebliğ edilen 12.11.2009 tarih ve 59923 sayılı haciz bildirisi ile söz konusu hak ve alacağın haczedildiğinin bildirildiği, davacı şirketin 03.12.2009 tarihli dilekçeyle … ‘a söz konusu alım tutarını nakden ödediklerini, bu sebeple adı geçenin herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını bildirerek haciz bildirisine itiraz ettiği, ancak itirazın (7) günlük yasal süre içinde yapılmaması nedeniyle mal elinde ve borç zimmetinde sayılarak 118.000,00-TL tutarındaki amme alacağının tamamı için dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Buna göre; 6183 sayılı kanunun md. 62 hükmüne göre 1. Fıkrasında haciz için öngörülen koşullar oluşmadığından, davacı adına bu kanunun md. 79 hükmünün 3. fıkrası hükmüne dayanılarak, borç zimmetinde sayılmak suretiyle ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Özetle;
1) Ba / Bs formları üçüncü şahıslar nezdinde ki mal, alacak ve hakların haczi açısından önemli bir etkisi bulunmamaktadır.
2) Öncelikle, üçüncü şahıslar nezdinde amme borçlusunun alacağının olup olmadığı, var ise tutarının tespiti gerekir.[4]
3) Ba / Bs formları, dolayısıyla amme borçlusunun üçüncü şahıslarda ki alacaklar üzerine haciz uygulanabilmesi için, üçüncü şahıs nezdinde ki alacağını bildirmiş olması veya idarece borçlu şirketin bu şahıslardan alacağı olduğunu saptanması ve bu tespit edilen tutar için haciz konulması gerekecektir.
4) Pek çok vergi dairesi söz konusu haciz işlemlerini araştırma ve inceleme yapmadan doğrudan doğruya ilgili kişilere haciz bildirisi tebliğ etmektedir. Bu uygulama yargıya taşındığı takdirde idarece yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu yönünde kararlar müstakar hale gelmektedir.
[1] Bkz. Danıştay 4. Daire, 10.06.2013 gün ve E:2010/8630 – K:2013/4481 sayılı kararı
[2] Bkz. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 27.04.1999 gün ve E:1999/1165 – K:1999/2873 sayılı kararları
[3] Bkz. Danıştay 4. Daire, 08.03.2005 gün ve E:2004/1578 – K:2005/304 sayılı kararları
[4] ALPASLAN N.Gaye, Vergi İhtilafları İle İlgili Makale Yorum İncelemeler, İzmir 2015, s.133
Hürses I 12.02.2020