Kurbağa sendromu / Gültekin KARA

Bilindik bir hikayedir. Kurbağayı kaynar kazana atarsanız, can acısının verdiği refleksle kendini suyun dışına atar. Oysa, önce kazana atıp sonra suyu ısıtmaya başlarsanız, yavaş ısınan suda kendini bekleyen sonu algılayamaz, sıcağı hissettiği zaman ise çok geç olur.

Türkiye’deki tüketiciler de bence aynı durumda.

Ani krizlere çok sert tepkiler veriyorlar. Ancak, daha sonra şartlar kriz anı ve sonrasında daha zorlu ve güç olsa bile alışıyor ve tepki vermiyorlar.

Otomotiv ve konut tüketiminde aynı kurbağa sendromu yaşanıyor. Ekonomik türbülanslara yönelik önce sert bir tepki geliyor, daha sonra insanlar yüksekten aşağı doğru dönen faiz ve kurlara rağmen alıma yöneliyor. Haziran ayındaki Pazar örneğin haziran ayında otomobil satışları yüzde 40 daraldı. Ramazan Ayı’nın, bayramın, seçimin yani dokuz ayın çarşambasının aynı aya geldiği bir dönemde Pazar 57 bin oldu. Geçmişteki kriz dönemleri ile karşılaştırıldığında bu adetler rekor sayılıyordu.

Dolayısıyla tüketicinin ortama ayak uydurma yetisi ülkemizde kuvvetli.

Lakin, bu yılların geçmişe oranla bir farkı var o da perakendenin giderek azalması. Bugün markalar, filo şirketlerinin yönetimine girmiş durumdalar.

Bireysel leasing yani bireysel kiralama henüz resmi ve kurumsal olmamasına rağmen yavaş yavaş başladı. Hatta yasak olmasına rağmen ticari araç kiralaması da yapılıyor.

Yani insanlar otomobilden vazgeçmiyor. İkinci elde fiyatlar artıyor Talep yükseliyor.

Bir şekilde insanlar otomobile uzanabiliyor. Fakat bu süreç gelir seviyesine doğrudan etki eden ve yükselten bir süreç değil maalesef.

Örneğin, ağır ticari araç pazarını ele alırsak, yüzde 51 daralma var. Olan satışlar da inşaat kamyonları.

Ticaretin dönmediği bir döneme girdik. Bu dönemde pazardaki satışlar, kazanda yavaş ısınan kurbağa tepkileri gibi olacaktır. Hiçbir şey yokmuş gibi… Otomobiller satılacak, ikinci el canlanacak. Fakat, kazan kaynadığı anda çok geç olmuş olacak.

Gültekin KARA

Dünya Gazetesi – 23.07.2018

About Author

Comments are closed.