Vergi davalarında yürütmenin durdurulması talebi ve KDV’de özel esasların uygulanabilirliği / Av. Nazlı Gaye ALPASLAN

Vergi davalarında yürütmenin durdurulması talebi ve KDV’de özel esaslar uygulamasında bu müessesenin uygulanabilirliği

2577 sayılı İYUK’nun 52. maddesi hükmü gereğince, temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak bu kararların teminat mukabilinde yürütülmesinin durdurulmasına temyiz talebini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya itirazı incelemeye yetkili bölge idare mahkemesi karar verebilecektir. Davanın reddine ilişkin kararların temyizi durumunda ise, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması (tehir-i icra) yani zor alımın durdurulması talebi kararının verilebilmesi sözü edilen yasanın 27. maddesinde belirtilen koşulların varlığı halinde ancak mümkün olabilmektedir.

Kendisine vergi/ceza ihbarnamesi tebliğ edilen gerçek veya tüzel kişiler, ceza muhatapları, ikincil amme borçluları bu konuda açacakları vergi davalarında yürütmenin durdurulması talebinde bulunmak zorunda değillerdir. Ancak kendisine ödeme emri tebliğ edilen bu gibi kimseler, açacakları davalarda ödeme emrinin iptali ile ilgili yürütmenin durdurulması talebinde teminat göstermek mecburiyetindedirler. Bazı hallerde ise ödeme emrine karşı açılan davalarda ise, teminat gösterilmeksizin yürütmenin durdurulması talebinde bulunulabilir. Bu gibi hallerde yapılan işlemin açık ve somut olarak hukuka aykırı olması gerekmektedir.[1]

Son yıllarda yanıltıcı fatura kullanan mükelleflerle ilgili olarak açılan davalarda vergi mahkemesinden yürütmenin durdurulması talep edilmektedir. Mahkemeler bu konuda yürütmenin durdurulması taleplerini yerine getirmektedir. Bazen de, vergi mahkemeleri açılan dava dosyalarını Danıştay Kanunun ilgili hükmü gereği Danıştay’a yollamaktadırlar.[2]

İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 28’inci maddesinin birinci fıkrası gereği olarak da “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye ve eylemde bulunmaya mecburdur.”

Yasal düzenleme gereği vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak vergi mahkemelerinde karar idare lehine çıktığı takdirde idare uyuşmazlık konusu vergi ve ceza ile gecikmeden doğan alacağı mükelleften arar. Böyle bir durumda mükelleflerin bir üst mahkemeye yürütmenin durdurulması istemli dava açmaları mümkün olabilmektedir.

Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılan vergi dava dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu bağlamda da eğer varsa yürütmenin durdurulması kararı da kendiliğinden hükümsüz kalır.[3]

Yukarıdaki şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazı kayıtlı verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durduramamaktadır. Bu gibi hallerde de yürütmenin durdurulması istenebilmektedir.

Yürütmenin durdurulması istemli davalarda; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 16’ncı maddesinde yer alan süreler kısaltılabileceği gibi tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.

Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilebilmektedir. Ancak yasal düzenleme gereği olarak durumun gereklerine göre bazı hallerde yürütmenin durdurulması için teminat aranmayabilecektir. İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 52/2’nci maddesi uyarınca “İptal davalarında teminat” istenmeyebilmektedir.

Gerçekte yürütmenin durdurulması kararının verilebilmesi için yapılan idari işleminin açıkça hukuka aykırı olması gerekmektedir. Buna bağlı olarak özellikle “dilekçelerde ileri sürülen ve dosyada yer alan hususların” yürütmenin durdurulmasını gerektirecek nitelikte görülmesi halinde, sözü edilen karar verilebilmektedir.

Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre idare veya vergi dava dairelerinin kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve vergi mahkemeleri ile tek hâkim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine, çalışmaya ara verilmesi süresi içinde ise idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen karalara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hâkimin takılmadığı nöbetçi mahkemeye kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilmektedir. Buna bağlı olarak itiraz edilen merciler yedi gün içinde karar vermek zorundadırlar.

Yürütmenin durdurulması kararlarına karşı yapılacak itirazlar sonucunda oluşacak kararlar kesindir.

Yasa koyucu yürütmenin durdurulması kararlarına karşı itirazların nerelere yapılabileceğini belirlemiş olmasına karşın, yürütmenin durdurulması istemi hakkında kararın, çalışmaya ara verme süresi içinde ve Danıştay’ın nöbetçi dairesi tarafından verilmesi halinde itirazın nereye yapılacağı konusunda herhangi bir düzenleme yapmamıştır.[4]

İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 52/4’üncü maddesinde hükme bağlandığı üzere mevcut mahkeme kararlarının bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurmaktadır.

Vergi uyuşmazlıklarında dava sonucunun mükellef lehine sonuçlanması durumunda, idarenin tahsiline ilişkin sürdürdüğü işlemler (ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk vb. icrai işlemler) geçersiz duruma düşmektedir.

Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura kullanan mükelleflere idare tarafından 84 nolu tebliğ gereğince KOD 4’e alınma işlemleri de dava konusu edildiği takdirde bu konuda da yürütmenin durdurulması talebinde bulunmak mümkündür. Bu konuda açılan davalarda mahkemeler KOD uygulamasının iptal edilmiş olması dolayısıyla yürütmenin durdurulması yönünde kararlar verilmektedir.[5]

Bazı durumlarda yürütmenin durdurulması talebinde bulunabilmek için evvelce açılmış bir iptal davasının mevcudiyeti gerekmektedir. Dolayısıyla iptal davasına konu edilemeyen işlemler için yürütmenin durdurulması isteminde de bulunulamaz. Bu işlemler, idarenin kendi iç bünyelerini ve işleyişlerini ilgilendiren konular hakkında iptal davasına konu edilemezler.[6]

Yürütmeyi durdurma kararlarının anlamı, bazı hallerde vergi idaresi tarafından yanlış anlaşılabilir.[7] Uygulamada vergi daireleri, mahkemeler tarafından verilen yürütme durdurma kararları konusunda uygulama sırasında yanlış algılar dolayısıyla mükellef aleyhinde bu kararları yorumlayabilmektedirler. Örneğin, vergi dairesi varsa yürütme durdurmayla ilgili evvelce açılan takibi durdurur. Ancak, daha önce yürütmesi durdurulan işlemle “tahsil edilen” bir miktar varsa bu tutarı mükellefe iade etmeye yanaşmamaktadır. Böyle bir yaklaşımla hareket edildiği takdirde tahsilat yapıldıktan sonra verilen yürütme durdurma kararının pratikte hiçbir değeri olmaz.

Mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ise vergi idaresinin yürütmenin durdurulduğu işlemle ilgili daha önce tahsil ettiği tutarları iade ederek işlem tesisi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, yürütmeyi durdurma kararının anlamı işlem tesisinden önceki hale dönülmesi, dolayısıyla tahsilat yapılmışsa tahsil edilen dava tutarının iadesi gerekmektedir.

Yürütmenin durdurulması hakkında verilen kararlar bağlayıcıdır. Başka bir ifade ile, idari işlemlerin icrailik niteliği bulunmakta ve bunlar hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaktadır. Genellikle bir haklılık belirtisine dayanan yürütmeyi durdurma kararları, iptal kararlarından farklı olarak tesis edilen işlemleri ortadan kaldırmamakta, ancak işlemin yürütülmesini askıya almaktadır.[8]

Yürütmenin durdurulması kararlarının idare tarafından yerine getirilmesi zorunludur. Yerine getirilmemesi halinde bu konuda memurun sorumluluğu bulunmaktadır. Hatta, bu kararlara uymama durumunda devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin mali sorumluluğunu ortaya çıkardığı gibi kamu temsilcilerinin şahsen mali ve cezai sorumluluğuna yol açmaktadır.[9]

 

[1] 2577 sayılı İYUK md. 27

[2] Bazı vergi mahkemeleri açılan davalarda 13/4/2010 gün ve 33812 sayılı KDV iç Genelgesi 2010/2 genelgenin iptali için dava dosyalarını 2577 sayılı yasanın 24. maddesi hükmüne göre Danıştay’a göndermektedir. Ve dolayısıyla vergi mahkemesinde açılan davaları 2577 sayılı kanunun 15/1-a md hükmüne göre görev yönünden reddetmektedir.

[3] 2577 sayılı İYUK md. 26/3

[4] Ayrıntılı bilgi için bkz. CANDAN Turgut “Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu” Maliye ve Hukuk Yayınları, 2005, s. 619

[5] KOD uygulaması idarece mükelleflerin olumsuz listeye veya KOD denilen listeye alınarak bu mükellefler hakkında sahte fatura kullandıkları iddiasıyla veya düzenledikleri iddiasıyla negatif mükellefler kütüğüne kaydedilmektedirler. Bu listeden çıkmak için vergi, faiz ve ceza toplamlarının ödenmiş olması ya da toplam vergi kaybı kadar gayrimenkul teminatı gösterilmesi zorunludur. Bu idari tasarruf yüksek mahkeme Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması şeklinde karara alınmıştır. Bkz. Dnş. 3.D., E:2009/6111 sayılı karar. Yine aynı konuda İzmir 4. Vergi Mahkemesi tarafından verilen 01.09.2010 gün ve E:2010/1207 sayılı yürütmenin durdurulması şeklinde karar verilmiştir.

[6] Örneğin, genelgeler veya iç yazılar vatandaşın haklarını ihlal etmiyorsa bu konuda dava açılamaz. Dava açılabilmesi için idarece yapılan işlemin hukuka aykırı olması ve bu tasarrufun yetki, şekil, konu ve amaç yönünden hukuka aykırı olması gerekir.

[7] GÜNDÜZ Zeki, “Yürütmeyi durdurma kararının anlamı vergi idaresince yanlış mı biliniyor?”, Dünya Gazetesi, 01.10.2010.

[8] ALİEFENDİOĞLU Yılmaz, “Danıştay Kararlarına Uyulması”, Danıştay Dergisi, Yıl:5, S.16-117, 1975, s.18

[9] İYUK md.28 ve Anayasa md.138, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 19/12/1983 gün ve E:1983/4612-K:1983/10275 sayılı karar.

Hürses I 22.01.2018

About Author

Comments are closed.