Uzun zamandır beklenen ve tasarı aşamasından bu yana yargı ve iş dünyasında tartışılan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, 24 Ekim 2017’de yürürlüğe girdi. Kanunun getirdiği yenilikler, Kanun henüz tasarı aşamasındayken 20 Ocak 2017 tarihli yazımızda yer verdiğimiz bilgilere paralel. Bununla birlikte, hukukumuzda henüz yaygınlaşmamış olan arabuluculuk mekanizmasını iş uyuşmazlıklarında zorunlu kılan düzenlemelere bir kez daha değinmekte fayda var.
Arabulucuya başvurmak hangi davalarda zorunlu?
1 Ocak 2018’den itibaren, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları, fazla mesai ve yıllık izin ücreti gibi işçilik alacakları ve işe iade taleplerinde, dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale geliyor. Bu taleplerde arabulucuya başvurmadan doğrudan dava açılması halinde, açılan dava derhal usulden reddedilecek. Davanın bu sebeple reddedilmesi halinde, kesinleşen ret kararının uyuşmazlık taraflarına tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulması mümkün. Taraflar arasında arabuluculuk aşamasında anlaşma sağlanamazsa taraflar mahkemeye gidebiliyor. Tarafların anlaşması halinde ise üzerinde anlaşılmış olan hususların, tehdit, hile, cebir gibi taraf iradelerini sakatlayan haller bulunmadığı sürece, tekrar dava konusu yapılması mümkün değil.
Kanun, iş kazası veya meslek hastalığı ile ilgili talepleri ise ayrı tutuyor. Bu konulardan kaynaklanan tazminat ve bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları arabulucuya başvurmaksızın doğrudan mahkemede açılabiliyor. 1 Ocak 2018 itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da halihazırda görülmekte olan davalar hakkında da arabuluculuk hükümleri uygulanmayacak.
Arabuluculuk süreci nasıl işleyecek?
İş uyuşmazlığının tarafları arabuluculuk başvurusunu, davalı konumdaki tarafın yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, büro kurulmayan yerlerde ise görevli yazı işleri müdürlüğüne yapabilecek. Başvuru üzerine taraflar dilerlerse listede yer alan bir arabulucunun görevlendirilmesini talep edebilecekler. Böyle bir talepleri yoksa, arabulucu atamasını ilgili büro yapacak.
Arabulucu, uyuşmazlık taraflarını görevlendirilme konusunda bilgilendirip toplantıya davet edecek. Taraflar, arabulucu nezdindeki müzakerelere bizzat katılabilecekleri gibi avukatları aracılığıyla da katılabilecekler. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırmakla yükümlü. Bu süre arabulucu tarafından ancak zorunlu hallerde ve en fazla bir hafta uzatılabiliyor. Dolayısıyla, taraflar arasındaki ihtilaf kısa bir süre içerisinde arabulucu nezdinde bir karara bağlanacak. Diğer taraftan, arabulucu sürecinin tamamlanmasını takiben ilgili ihtilaf bakımından dava yolu açık olduğundan, arabuluculuk sürecinin etkinliği ancak uygulamayla görülecek.
İşçi alacaklarında zamanaşımı süresi kısalıyor
Uyuşmazlık tarafları açısından, arabuluculuğa ilk başvurudan son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı ve hak düşürücü süreler durmuş sayılacak. Diğer taraftan, Kanun kapsamında gözden kaçırılmaması gereken bir diğer önemli konu, zamanaşımı sürelerindeki kısalma. Kanun ile işçi alacakları (yıllık izin, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı vb.) için getirilmiş olan on yıllık zaman aşımı süresi beş yıla iniyor.
İş uyuşmazlıklarında arabuluculuğun zorunlu hale gelmesi, yargının üzerindeki yükü hafifletmek adına önemli bir adım. Ancak, arabuluculuk kültürünün henüz gelişmediği ülkemizde, bu ön prosedürün iş uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde ne derece etkili olacağı şu aşamada meçhul. Bu nedenle, tarafların arabulucu nezdinde anlaşmaya varamadıkları durumlarda, zorunlu arabuluculuk prosedürünün, zaten işveren karşısında daha zayıf bir konumda bulunan işçilerin alacaklarına kavuşmalarını daha da öteleyecek olması, yaygın kabul gören eleştiriler arasında.
Dünya I 24.11.2017