7256 sayılı Kamu Borçlarının Yapılandırılmasına İlişkin Kanun pek çok borcu yeniden yapılandırdı. Cezaları kaldırdı veya hafifletti, faiz yükünü ise önemli ölçüde küçülttü. Bu dediklerim özellikle vergi ve SGK borçları için geçerli.
Bu şekilde yeniden yapılandırılan borçların ödenmesinde de büyük kolaylıklar getirildi. Borçların 36 aya kadar 18 taksitte ödeme olanağı sunuldu. Yapılandırılan vergi ve SGK borçlarının taksitlerinin ödenmesi de aynı aya yığılmayarak birbirini izleyen aylar olmak üzere iki ayda bir yapılması öngörüldü.
Buraya kadar teorik olarak her şey çok güzel.
Ancak özellikle borçlu esnafa veya küçük yahut orta ölçekli işletmelere bakıldığında, bu güzelliğin onlara yansımasını göremiyoruz. Sokağa çıktığınız an dert yanmalar başlıyor.
Diyorlar ki, nisan – haziran dönemine ilişkin beyanname veya bildirgelerden doğan SGK prim borçları ve muhtasar beyannameden doğan vergi borçları ile KDV borçları, yılın son üç ayına yığıldı. Bunlar yapılandırma kapsamına alınmadı, ödemek zorundayız. Cari dönemden doğan vergi ve SGK prim borçlarını ödemek zorundayız. Ama işletmeler kapalı. Restoranlar kapalı, barlar ve eğlence yerleri kapalı, kahvehaneler kapalı, sinemalar kapalı, kahvehaneler kapalı. Tekel bayileri hafta sonları kapalı. Kapalı dediysek, kiralar işlemeye devam ediyor, sabit giderlere aynen devam. Kredi borçlarıda var. Onlar kapalı değil. Personel giderleri kısmen işliyor, işlemese bile zor durumdaki personele yine yardımcı olmak zorundayız” diyorlar. Bir de şimdi bu yüklere, ocak – nisan yapılandırma taksit borçları bindi. Hem de ilk iki taksiti ödeme zorunlu.
Kısacası diyorlar ki, “biz yapılandırmaya müracaat etsek de etmesek de bu paraları ödeyemeyiz, çünkü paramız yok. 1 – 2 taksit ödesek bile, sonunu getiremeyiz, bu defa yapılandırmayı ihlal edenler için yeni bir yapılandırma kanunu gerekecek”. Bu nedenle yapılandırmalara müracaatın çokluğunu bir gösterge olarak alamıyorum.
Haksızlar mı? Bence haklılar.
Yılın sonuna çok yük bindirildi. Üstelik işletmeler yine pandemi sebebiyle kapandı.
Ne yeni kapanmaya mücbir sebep ilan ediliyor, ne de önceki mücbir sebep dolayısıyla ertelenen borçlar yapılandırılıyor.
Bu durumda galiba yapılandırma kanununun, yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Her şeyden önce pandemi dolayısıyla ilan edilen mücbir sebep kapsamında vadesi ertelenen borçlar da dahil, vadesi 01.12.2020 tarihine kadar gelen bütün borçlar kapsama alınmalı, ayrıca 7256 sayılı Kanun’la doğmuş adaletsizlik ve eşitsizliğin giderilmesi için ihtilaflı borçlar ile inceleme safhasında, olan borçlar da kanuna eklenmeli. Buna göre de müracaat süresi de şubat sonu olmalı. Zira ihtilaflı borçların kapsam dışında kalması adaletsizlik doğurmuştur.
Ödemeler ise 1 Haziran’da başlamalı. En azından bu tarihe kadar nüfusun çoğunluğunun aşılanacağı ve kapanmalarla vaka sayısının ve virüsün bulaşı-lırlığının azalacağı ve ekonomi ve işletmelerin rahatlayacağı düşünüldüğünden.
Bütün bunlar, 31.12.2020 tarihine kadar çıkartılacak bir torba kanunla 7256 sayılı Kanun’un revizesi suretiyle yapılabilir.
Diyeceksiniz ki, matrah artırımı, kasa affı, envanter / stok affı, cari hesap affı vb. konular ne olacak. Bunlar pandemi sonrası, pandeminin yarattığı olumsuzlukların giderilmesi amacıyla çıkartılabilecek bir kanunla ele alınabilir. Köşemi takip edenler zaten bu tür af kanunlarına sıcak bakmadığı bilirler. Kısacası bunlar bence 2021’in konuları. Tabii ki son söz ve takdir hakkı yasama organının.
Ancak şu an işletmelerin rahatlatılması, ellerinin güçlendirilmesi ve pandemi dönemi sonuna kadar ayakta kalmalarının sağlanması zamanı. Esnafı ve KOBİ’leri kazanmak ve yaşatmak gerek. Bütün bu tedbirlerin geç olmadan, hatta 7256 sayılı Kanun’un müracaat süresi bitmeden yapılması gerekiyor bence.
(Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi | 17.12.2020)