Fon kurulmasında çalışanlar tazminatın 30 gün üzerinden yapılmasında ısrarlı. İşverenler bunun yarısını ödemeye razı olsa bile, kıdem tazminatı fonu için şirketlerden çıkacak para dudak uçuklatıcı boyutta. Üstelik şirketler tarihleri boyunca en zor dönemini yaşıyor. Abdurrahman Yıldırım yazdı.
Dün ele almaya başladığımız Kıdem Tazminatı Fonunu bugün de işlemeye devam ediyoruz. Fona kesinti oranının ne olması gerektiği, işverenlerin durumu ve tutumu, fona ödeme yapılmaması halinde tazminatların ne olacağı konuları geriye kalmıştı.
-Kurulacak Kıdem Tazminatı Fonu’nun iyi kurgulanması, iyi yönetilmesi ve sermaye piyasasının geliştirilmesi halinde iyi sonuçlar verebileceğini düşünüyorum. Tek şartla: Yönetiminin özerk olması ve doğrudan devletin kontrolüne girmemesi kaydıyla.
-Devletin kontrolüne girdiğinde İşsizlik Fonu gibi bir performansı söz konusu olur ki, vasat ve doğrudan işsizlere ödeme dışında farklı alanlarda da kullanılıyor. Bireysel emeklilik sistemi de sermaye piyasasının gelişmemiş olması yanında baştan yanlış kurgulanmasından da iyi bir performans gösteremedi. Bu nedenle 2013 yılından itibaren devlet tarafından destekleniyor.
ASIL YARAR DEVLETE
-Bu iki büyük fondaki gerçekleşmelere karşılık devlet yine de Kıdem Tazminatı Fonunu kurmak istiyor. Çünkü 5 yılda bireysel emeklilik fonları ile birlikte GSYH’nın yüzde 10’una ulaşılacak bir finansal kaynağı yönetecek. Bu büyüklükte bir kaynağa hükmedecek olması cezbediyor. Makro düzeyde de tasarrufları artırmış olacak. Bu anlamda asıl yararı devlete olacak.
FATURA ŞİRKETLERE ÇIKACAK
-Sistem hayata geçerse para özel sektör şirketlerinden çıkacak. Şu anda çalışanlara ait kıdem tazminatı karşılıkları şirketlerin bünyesinde tutuluyor ve özkaynak gibi kullanılıyor. Taki çalışan ayrılana ve tazminata hak kazanana kadar. Bütün çalışanlar da bir anda tazminatı istemeyeceğine göre şirketler tazminatlara karşılık ayırmıyor, ödeme zamanı gelince de ya işletme sermayesinden ya da borçlanarak veya taksitler halinde ödeme yapıyor.
-Fonun kurulmasıyla birlikte en büyük kayba uğrayacak kesim sanıldığı gibi çalışanlar değil, çalıştıranlar yani işverenler olacak. Çünkü her ay brüt maaşlar üzerinden kıdem tazminatları Fona yatırılacak. Şirketlerden toplu nakit çıkışı olacak.
FATURANIN BOYUTU NE KADAR?
-Peki bunun tutarı ne kadardır?
Mevcut haliyle ödenen maaşların yüzde 8.33’ü kadar. Bu oran 12 ile çarpıldığında yüzde 100’e gelir ki, bir yılda bir aylık maaş demektir. Mevcut sistem böyle çalışıyor. Her yıla bir maaş kıdem. İşçi kesimi kıdem tazminatı hesaplamasının 30 gün üzerinden yapılmaya devam edilmesinden kesinlikle ödün vermiyor. Bunda da haklılar.
-Ancak yılda bir maaş hesabıyla her ay tüm çalışanlar adına yüzde 8.33 peşin ödeme yapmanın işyerlerine maliyeti de yüksek olacak. Durup dururken her çalışan için bir yıl içinde bir maaş daha fazla ödenecek. Bunun maliyeti aslında aynı işyerlerine her 12 çalışan karşılığında bir kişinin daha istihdam edilmesine denk.
EN AZ 1 MİLYON YENİ İSTİHDAM YÜKÜ KADAR
-Toplamda Türkiye’de 12 milyon çalışandan olduğunu varsayalım, 1 milyon yeni istihdam alanı açılır ki, şirketler kesiminin üzerine binecek yükün büyüklüğü ortaya çıkar.
-Şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün ısrarlarına ve her işyerinin bir kişi istihdam sözü almasına, kampanya düzenlemesine rağmen böyle etkili bir sonuç alınamadı.
ŞİRKETLER EN YAZIF DÖNEMİNDELER
-Üstelik içinde bulunduğumuz konjonktürde tam olarak bir özel sektör borç krizi yaşanıyor. Şirketler tarihleri boyunca en zayıf durumdalar. İlk kez bu yaygınlıkta konkordatoya gidiyor, iflas ediyor, bankalara borçlarını ödeyemiyor, çekleri karşılıksız çıkıyor, senetleri protesto ediliyor. Ve de istihdam üzerindeki vergi yükleri ve sosyal güvenlik ödemelerini devlet üzerine alıyor.
-Hala şirketler ayaktaysa 2017 yılında verilen KGF kredileri, istihdam teşvikleri ve 2018 yılında yaygın biçimde bankalarla yapılan kredi yeniden yapılandırmaları sayesindedir.
-İşte şirketlerin böyle bir döneminde devletin yine aynı şirketlere verdiklerini geri almaya kalkması, çok zordur. Şirketler ayakta zor dururken yeni bir nakit çıkışına bence tahammülleri yoktur. Ekonominin canlı ve büyümenin yüksek olduğu bir konjonktüre denk gelseydi iş kolay kotarılırdı.
DEVLET KATKISI OLACAK DA NE KADAR?
Bu açıdan fona yapılacak kesintiyi 30 gün üzerinden yapmanın imkanı yok. Öyle üç haftaya indirerek de şirketlerden tahsilat yapılamaz. Yarı yarıya düşürülürse belki. Buna da baştan razı gelseler bile sonradan ödememe yoluna gidenler çok olur.
Ödeme şirketlerin keyfine mi bırakılacak denilebilir. Ancak aynı şirketler kesiminde kayıt dışı çalıştırma yaygın, sosyal güvenlik kapsamına alınmış olsa bile sosyal güvenlik primlerini ödemeyen, ödeyemeyen de çok. Sosyal güvenlik primiyle kıdem tazminatının ne farkı var ki. İkisi de kamusal ödeme. Vergiyi ödemiyorlar, hatta vergi kaçakçılığı yapanlar çıkıyor.
-Diyelim ki kıdem tazminatında kesinti oranını işverenler için yarı yarıya düşürüp kabul ettirdiniz. Bu kez de çalışan tarafı durumu kabullenmeyecek. Diğer yarısını devlet mi üstlenecek? Birazını üstlenmeye hazır da, o kadarını değil galiba.
RAKAMLAR DUDAK UÇUKLATICI
-Çünkü rakamlar büyük. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıklamayı yaparken BES ile Kıdem Fonu büyüklüğünün beş yılda GSMH’nın yüzde 10’una ulaşılacağını söyledi.
-2020’den başlayarak 2025 yılına kadar ortalama 1 trilyon dolarlık milli geliri alsak 100 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşılacak demek. Yarısını BES oluştursa kıdem tazminatı için 50 milyar dolardan bahsediyoruz. Her yıla ortalama 10 milyar dolar ödeme düşer. Bugünkü kurla yıllık 50-60 milyar liralık bir büyüklükten söz ediyoruz. Özel sektörün bütün karı bu kadar. Bu hesabın bir yerinde hata veya eksiklik var. Mızrak çuvala sığmıyor.
Haber Türk | 18.04.2019