Kamuoyunda aşırı beklenti yaratılan ve niye bu yola gidildiği çok da anlaşılmayan Orta Vadeli Plan (OVP) veya yeni adıyla Yeni Ekonomi Programı (YEP), 20 Eylül 2018 Perşembe günü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklandı.
YEP hakkında acele ile aynı gün ve hatta aynı saatlerde çok şey söylendi. Duyulmak istenenlere ağırlık verildi. Özellikle meslek örgütlerinin temsilcileri ve iş dünyasının patronlarının söylemlerindeki yutkunmalar çok net bir şekilde gözlendi.
Açıkçası YEP ile ilgili olarak satır aralarına girilmedi ya da girilmek istenmedi.
OVP ile ilgili ilk söylenecek şey, niçin bu kadar beklenti yaratıldığı konusudur. İş dünyasında çok ciddi ve kısa vadeli sorunlar varken; biraz da temenni veya yol haritası niteliğindeki 3 yıllık orta vadeli planlara aşırı bel bağlanması hususudur.
Neyse… Bu yorumları bir tarafa bırakalım ve eski ve uzun yılların vergicisi olarak YEP’in vergi boyutuna bir bakalım.
Hazine ve Maliye Bakanı’nı dikkatli dinlediğimizde ve daha sonra kamuoyuna yansıyan metinleri gözden geçirdiğimizde, vergi ile ilgili düzenlemelerin yetersiz ve hatta zayıf olduğunu görüyoruz.
Oysa çok iyi bildiğimiz gibi, genel ekonomik istikrar programlarında vergi ile ilgili özellikli ve önemli düzenlemeler olur. Türkiye tecrübesinde de bu böyledir. Yani bugüne kadar uygulanan çeşitli ekonomik istikrar programlarında, normal vergi gelirlerini artırma ve hatta ilave vergi gelirleri sağlamak adına olağandışı vergileme yoluna gitme söz konusu olmuştur. Net aktif vergisi, ek gelir vergisi, finansman paketi gibi olağanüstü vergilemeler yapılmıştır. Genel ekonomik dengenin harcama fazlalığı yanında gelir yetersizliğinden bozulduğu ve dolayısıyla gelir artırma politikalarının hep var olduğu gözlenmiştir.
Bakıyoruz, bu açıdan yeni ekonomik programda vergi ile ilgili olarak güçlü ve kararlı tavır göremiyoruz.
Dilerseniz YEP’deki vergi ile ilgili başlıklara bir göz atalım. YEP ile öngörülen vergi düzenlemeleri veya tedbirleri şunlar:
1. Taşınmaz değerleme sistemini kurmak suretiyle gayrimenkul envanterini tamamlayarak tapu harçları ve emlak vergilerini gerçek ve adil değerleri üzerinden almak,
2. Vergi, prim ve diğer kamu alacaklarına ilişkin olarak yeniden yapılandırma sürecine bu dönemde kesin olarak izin vermemek, yani artık af çıkarmamak,
3. Büyük Vergi Veri Analiz Merkezi kurarak farklı veri kaynaklarını toplamak suretiyle vergideki kayıt dışı alanları tespit etmek ve üzerine gitmek,
4. İleri analitik yöntemleri kullanarak tahsilat ve denetim süreçlerindeki etkinliği çok daha ileri düzeye taşımak.
Bu vergi tedbirlerinden son ikisinin kısa vadede hiçbir faydası yok. Orta ve uzun vadeli bir temenniden ileri giden konu değil.
Örneğin; veri analiz merkezi kurma fikri yeni değil. Geçmişte de benzer ifadelerle söylenen ve ne yazık ki sonuç alınamayan bir konu. Bürokrasi bu konuda işbirliğine çok açık değil. Dilerseniz vergi gelirleri ile ihracat gelirlerini, gümrüklerde ibraz edilen faturaları karşılaştırıp ortak vergi incelemesi yapın, bakalım mümkün olacak mı? Aynı şekilde ithalat değerleriyle ilgili araştırma yapın bakalım sonuç alabilecek misiniz? Üstelik gücünü ve deneyimini yitirmiş, sadece sayısal artışına önem verilmiş bu denetim ordusu ile etkin bir denetim yapabilecek misiniz?…
Aynı şekilde ileri analitik yöntemleri kullanarak tahsilat ve denetim süreçlerinde etkinlik sağlama konusu da ucu açık düzenleme niteliğinde.
Vergi ve sigorta borçlarının yeniden yapılandırılması ve affı konusunda bu hükümetin Cumhuriyet tarihi boyunca en fazla düzenlemeye gittiğini hatırlamak lazım. Dolayısıyla Bakan’ın bu konudaki ifadesi veya yaklaşımı iyi niyetli olabilir; fakat işin uygulama sonuçlarını görmek gerekir. Zira neredeyse 2 yılda bir vergi affına giden veya yeniden yapılandırma yapan bir hükümete güvenmek çok zor.
Gelelim birinci konuya…
“Taşınmaz değerleme sistemini kurmak suretiyle gayrimenkul envanterini tamamlayarak tapu harçları ve emlak vergilerini gerçek ve adil değerleri üzerinden almak” şeklindeki ifadeyle ne söylenmek isteniyor? Burada taşınmaz varlıkların gerçek değerlerine ulaşılmak istenmesiyle ne amaçlanıyor? Acaba yeni değerler üzerinden mi vergi alınmak isteniyor? Rahmetli Güngör Uras’ın yazılarında sürekli olarak kullandığı benzetmesiyle Ayşe hanım teyzenin başını soktuğu evinden ciddi tutarda ve farklı şekillerde vergi alınması mı hedefleniyor?
Eğer bu ifadeyle gayrimenkullerin gerçek değerlerine ulaşılması ve bu değerler üzerinden vergileme yapılması hedefleniyorsa ateşle oynanıyor demektir. Bu deneyimi geçmişte yaşayan ve daha önce yaşananları da bilen birisi gözüyle bumerang silahıyla kendini vurmak anlamındadır.
Bu tür söylemlerin siyasal sonuçları çok olumsuzdur.
Toplumumuzun sosyolojik yapısı itibariyle taşınmaz varlıklarında gerçek değerlere ulaşmak kolay değildir. Hele de yüzde 4’e ulaşan tapu harçları ve binde 6’lara varan emlak vergisi oranlarıyla zaten mümkün değildir.
Dolayısıyla YEP’in vergi boyutu, somut politika tedbirlerini ve özellikle de rakamsal değerleri içermiyor.
Nevzat Saygılıoğlu
Dünya Gazetesi – 26.09.2018