Gelir Vergisi Kanunumuz gelir kavramını tanımlamamıştır. Ancak geliri yedi unsura ayırarak ve bunların kapsamlarını belirleyerek, iktisat biliminin gelir teorilerinden kaynak teorileri yaklaşımında sınırlı bir gelir anlayışını benimsemiştir. Elbette ki, kanunla çizilen sınırın darlığı veya genişliği tartışma konusu yapılabilir. Ancak sınırların belirli olması, verginin yasallığı ve hukuk güvenliği ilkeleri açısından önem taşımaktadır.
Kanun, geliri 7 türe ayırmış, ilk 6 türde belli üretim faktörlerinden veya bileşiminden ve teorik olarak devamlılık arz edecek şekilde elde edilen gelirlere yer vermiş, 7. türde ise bu gelirlerin devamlılık arz etmeyecek şekilde elde edilmesi halini “diğer kazanç ve iratlar” başlığı altında “değer artış kazancı” ve “arızi kazançlar” alt türlerine ayırarak vergi kapsamına almıştır. Biz bu yazımızda, bu alt gelir türlerinden “arızi kazançlar”ı, beyan döneminde olmamız dolayısıyla tekrar aktarmak istiyoruz. Arızi kazançlar, kanunun 82. maddesinde tahdidi olarak sayma suretiyle belirlenmiştir. Bu maddeye göre arızi kazançlar şunlardır:
1) Arızi olarak ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar : Bu kapsamdaki gelirin özelliği, geçici bir faaliyete dayanmasıdır. Eğer ticari muamelelerin yapılması veya aracılık faaliyeti, devamlılık unsurunu içerirse veya bir ticari işletme boyutlarını kapsayacak şekilde ifa edilirse, kazanç artık ticari kazanç kapsamına girecektir. Bu kazanca örnek olarak, bir apartman kapıcısının boşalan bir daireyi bir ihtiyaç sahibine veya emlâk komisyoncusuna haber vermek suretiyle satışına veya kiralanmasına aracılık ederek, taraflardan veya birinden bir para alması halini gösterebiliriz (Hatta bu ödemeyi yapan taraf bir ticari işletme ise, gider pusulası imzalatmak suretiyle bu harcamasını gider olarak da gösterebilir). Bu kapsamdaki kazançlar, “kazanç” olarak vergiye tabi olduğundan bu kazancın elde edilmesi için yapılan ve 40. madde kapsamında yer alan giderlerin, matrahın hesabında düşülmesi gerektiği inancındayız.
2) Ticari veya zirai bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlamamış olan böyle bir faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hasılat
3) Gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık hakkının devri karşılığında alınan tazminatlar ile peştemallıklar (kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayan veya yeni kiracıya devrinde doğan kazançlar dahil).
4) Arızi olarak yapılan serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla tahsil edilen hasılat. : Burada da önemli olan faaliyetin arızi olarak yapılmış olmasıdır. Faaliyetin devamlılık göstermesi, kazancın arızi kazanç kapsamında değil, serbest meslek kazancı kapsamında vergilendirilmesini gerektirir. Arızi serbest meslek kazançları da, normal serbest meslek kazancı gibi stopaja tabidir, ancak katma değer vergisine konu olmazlar.
5) Gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleri ile ilgili olarak sonradan elde ettikleri kazançlar: Burada önemli olan faaliyetin durdurulması veya terk edilmesinden sonra, eski faaliyetle ilgili bir gelir elde edilmesidir. Örneğin ticari faaliyet terk edilirken değersiz alacak yazılmış veya şüpheli alacak karşılığına konu edilmiş bir alacağın sonradan tahsil edilmesi, faaliyetini bırakan bir avukatın geçmişte takip ettiği ve ücretini tahsil edemediği bir davanın ücretini tahsil etmesi yollarıyla sağlanan kazançlar bu grupta vergilendirilmektedir. Yine aynı şekilde emlâk komisyonculuğu yapan ve bu arada komisyon ücretini ödememek için muvazaalı davranışlarda bulunanlar aleyhine alacak davası açtıktan sonra işini terk eden bir kişinin, yıllar sonra bu davaları kazanıp tahsilat yapması halinde, bu kazancı artık arızi kazanç olarak beyan etmesi gerekecektir. Nitekim bu son örnekte idari anlayış da özelge bazında bu şekilde oluşmuştur.
6) Dar mükellefiyete tabi olanların Gelir Vergisi Kanunu’nun 45’inci maddede yazılı ulaştırma işlerini, bir başka anlatımla Türkiye ile yabancı memleketler arasında yaptıkları ulaştırma işlerinden elde ettikleri kazançlar.
Yukarıda (1), (2), (3) ve (4) numarada saydığımız kazançların toplamının 2017 yılında 24.000 TL kısmı gelir vergisinden istisnadır. Ancak bu istisnadan, söz konusu bentler kapsamında kalmakla birlikte, “henüz başlamamış olan ticari, zirai veya mesleki bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen kazançlar” yararlanamazlar. Bu istisna arızi kazançlara, her bir bent itibariyle ayrı ayrı değil, topluca nazara alınarak uygulanır.
Arızi kazançların vergi matrahını oluşturacak safi miktarı, yukarıda (1) numarada aktardığımız işlerde satış bedelinden maliyet bedeli ve satış dolayısıyla yapılan giderlerin, yukarıda (2), (3), (4) ve (5) numarada aktardığımız işlerde ise elde edilen hasılattan tevsik edilmek kaydıyla yapılan giderler indirilmesi suretiyle hesaplanır.
Arızi kazançlar da, diğer gelirler gibi yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendirilir ve arızi kazançlar üzerinde –varsa- kesilmiş vergiler de yıllık beyannamede çıkan vergiden mahsup edilir.
Dünya I 27.03.2018