“Katma Değer Vergisi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 27 Şubat 2018 günü TBMM’ne sunuldu.
25 maddeden oluşan Tasarının 17 maddesi KDV ile ilgili düzenlemeler.
Bu tasarı ile 33 yıldan beri uygulamada olan KDV Kanununda çok önemli ve çok gerekli değişiklikler yapılıyor.
Kuşkusuz bu değişikliklerin en önemlisi, devreden KDV’nin iade edilemeyeceği ile ilgili hükmün kaldırılmasıdır. Aslında bu değişikliklerin KDV teorisine uygun olduğunu söyleyebiliriz.
Buna göre, 31.12.2018 tarihi itibarıyla, KDV beyannamelerinde görünen devreden KDV tutarları; muhasebe kayıtlarında ayrı bir hesapta izlenmek koşuluyla 01.01.2019 tarihinden itibaren hesaplanacak ve indirilecek KDV hesaplarıyla ilişkilendirilmeden bütçe imkanları doğrultusunda;
– Ya mükelleflere iade edilecek
– Veya vergi borçlarına mahsup edilecek
– Ya da gelir/kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak değerlendirilebilecek.
Böylelikle KDV Kanununun yürürlüğe girdiği 1985 yılından beri indirim veya iade konusu edilemediği için beyannamelerde görünen yaklaşık 150 milyar lira devreden KDV tutarı tasfiye edilmiş olacak.
Artık 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren devreden KDV tutarı mükelleflere iade edilebilecek. Bunun bütçe diliyle anlamı şu: Devletin borçlu olduğu KDV iadeleri, en az 2.5 yıl süreyle faizsiz olarak ötelenmiş olacak. Buna bağlı olarak da 2021 yılında vergilerde veya diğer bütçe gelirlerinde artış ya da KDV iade tutarının gider yazılması dolayısıyla kurumlar vergisi hasılatında azalış yaşanacak. Zira bu kadar ciddi tutarda rakamın red ve iadesinin bütçede yaratacağı gelir açığı ortada. Her neyse bekleyip göreceğiz.
Bu noktada satır arasına sıkıştırılmış ciddi bir düzenlemeden bahsedelim.
Şöyle ki; Tasarıda Yeminli Mali Müşavirleri olumsuz etkileyecek ve sıkıntı yaratacak olan önemli bir düzenleme var.
Tasarının 19. maddesi ile muhasebeci ve mali müşavirlere ilişkin 3568 sayılı Kanuna 8/A maddesi ekleniyor.
Maddenin esası şu: Kanun kapsamında yetki almış Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlere (SMMM), beyannamelerini imzaladıkları dönem ve mükelleflerle sınırlı olmak kaydıyla, KDV iade raporu düzenlettirmeye, bu kapsamda rapor düzenleyecek SMMM’lerde aranacak nitelik ve şartlar ile rapor düzenlenebilecek iade türlerini ve azami iade tutarlarını tespite ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınıyor.
Yani söz konusu Tasarı ile sadece yeminli mali müşavirlere ait olan katma değer vergisi iadesi raporu düzenleme yetkisi serbest muhasebeci mali müşavirlere de veriliyor. Artık serbest muhasebeci mali müşavirler de beyannamesini imzaladıkları mükellefler hakkında KDV iadesi raporu düzenleyebilecekler.
Söz konusu madde metninin gerekçesinde “Öngörülen düzenlemeyle, katma değer vergisi iade sisteminde, indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin sonraki dönemlere devretmesi ve iade edilmemesi kuralı 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren kaldırılmaktadır. Bu nedenle, bu tarihten soma indirim yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisinin iadesi ile bu tarihten önceki devreden katma değer vergisinin yetki çerçevesinde iade edilmesi durumunda ortaya çıkacak ilave iş ve işlemlerin hızlı ve doğru bir şekilde yapılabilmesini teminen, Maliye Bakanlığına, serbest muhasebeci mali müşavirlere maddede öngörülen sınırlar dahilinde iade raporu düzenlettirebilme konusunda yetki verilmektedir.” deniliyor.
Bu düzenleme özellikle yeminli mali müşavirler (YMM) tarafından uygun bulunmuyor. Zira defter tutma ve denetim fonksiyonunu birbirinden ayıran ve bu görevleri farklı meslek mensuplarına tahsis eden meslek yasasının özüne aykırı olarak görülüyor. Rapor düzenleme işinin bir denetim faaliyeti olduğu; kural olarak, defteri tutan ve beyannameyi düzenleyen kişinin kendi tuttuğu defteri ve kendi düzenlediği beyannameyi denetleyemeyeceği belirtiliyor. Hatta Tasarının bu yönüyle uluslararası denetim ilkesinin ya da standardının ihlali anlamına geldiğine vurgu yapılıyor.
Anlaşılan o ki serbest muhasebeci mali müşavirlere verilmesi öngörülen rapor düzenleme yetkisi, yeminli mali müşavirlerin iş alanını olumsuz etkileyecek. Bugüne kadar Maliye Bakanlığınca iade edilen KDV’nin yaklaşık yarısı yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenen tasdik raporlarıyla yerine getirilmiş. Dolayısıyla KDV iadelerinin yerine getirilmesinde YMM’lerden kaynaklanan bir gecikmenin söz konusu olmadığı, eğer bir gecikme söz konusu ise bunun İdarenin kendi prosedürlerinden kaynaklandığı dile getiriliyor.
Peki niye böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu?…
Söz konusu değişikliğin gerekçesi, Tasarıda tam olarak açıklanmamış olmakla birlikte, KDV tasdik ücretlerinin yüksek olduğu yönünde. Belki de bu düzenlemede ekonomik ve mali olmayan gerekçeler de olabilir (!)
YMM’lere göre; olası ücret rekabetinden, devletin zarar göreceği uzun olmayan bir zaman dilimi içinde görülecek, üstelik bu rekabetten serbest muhasebeci mali müşavirler de zarar görecek.
Biraz da işin başka yönü var. Yaklaşık 30 yılda toplam sayıları 110 bine ulaşan ve bunun da yaklaşık 4-5 bini YMM olan meslek mensupları arasındaki kavga. Bir bakıma bu iki kesimin aralarındaki yetki, görev, yönetim, temsil ve yetkinlik kavgasının dışa vurumu.
1989’daki ilk Geçici Kuruldan YMM belgesini alan ve fakat yapmayan bir meslek mensubu olarak bize göre, konunun kökü geçmiş düzenlemelerden kaynaklı. Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemenin sonuna dek yanlış devam etmesinden başka bir şey değil. Maliye’nin geçmişten bugüne denetim anlayışı ve kesimle olan sağlıksız ilişkisi de bu sonuçlarda etkili.
Dünya Gazetesi I 07.03.2018