Geçen yazımızda; “Anayasamızda önemli değişiklikler yapan ve –anayasa hukukçularının rejimi nitelendirme ve adlandırma tartışmalarını bir kenara bırakarak – cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılan düzenlemeler öngören 6771 sayılı Kanun 16 Nisan’da halk oylaması ile kabul edildi. Bu değişiklikler ile yürütme organı anayasada yeniden şekillendirildi. Bu değişikliklerden doğrudan en fazla etkilenen hukuk dalı ise, ilkeleri anayasa ile belirlenen vergi hukukudur” diyerek, TBMM ve Cumhurbaşkanı seçiminin yapılacağı – seçimler öne alınmadığı takdirde – 3.11.2019 tarihinde yürürlüğe girecek anayasa değişikliklerinin vergi hukukuna etkisini irdelemeye başlamıştık.
Söz konusu değişikliklerden etkilenecek en önemli konu “vergi hukukunun kaynakları” konusudur. Mevcut anayasaya göre olağan dönemlerde kanun hükmünde kararnameler vergi hukukuna kaynak olamazken, olağanüstü dönemlerde olağanüstü halin ilan sebebine bağlı olarak vergi hukukuna kaynaklık edebilmektedir.
Anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesi ile birlikte kanun hükmünde kararname müessesesi tarihe karışmaktadır. Dolayısıyla anayasa değişikliklerinden sonra ne bir kanun hükmünde kararname çıkartılması ne de vergi hukukuna kaynaklık edebilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak anayasa değişikliklerinin yürürlüğünden önce çıkartılmış kanun hükmünde kararnameler, hukuk sistemimizdeki varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Anayasa değişiklikleri ile birlikte “tüzük” müessesesi de varlığını yitirecektir. Yönetmelik müessesesi ise varlığını sürdürecektir. Kamu tüzel kişileri ve bakanlıkların yanı sıra Cumhurbaşkanı da, kanunların ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri’nin düzenlediği konularda yönetmelik yayınlayabilecektir. Vergi hukukunda vergilendirmeye yönelik yönetmelik çıkartılması mümkün olmamakla birlikte teknik konuların yönetmelikle düzenlenebileceği unutulmamalıdır. Burada, kanunun verdiği yetkiye dayalı bağlayıcı genel tebliğlerin de aslında birer yönetmelik olduğu veya yönetmelik formatında yayınlanması gerektiğine ilişkin öğretideki görüşleri de unutmamak gerekir.
Değişikliklerle birlikte sıkıyönetim müessesesi yürürlükten kalkmakla birlikte, olağanüstü hal müessesi bazı değişikliklerle birlikte varlığını sürdürecektir. Anayasa’da belirlenmiş hallerde Cumhurbaşkanı altı ay için olağanüstü hal ilan etme yetkisine de kavuşmaktadır. Mevcut anayasadaki olağanüstü dönem kanun hükmünde kararnamelerinin yerini Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi almaktadır. Bu kararnameler açısından Cumhurbaşkanı, geçen yazımızda söz ettiğimiz olağan dönem Cumhurbaşkanı Kararnameleri için geçerli sınırlamalarla bağlı olmadığından, olağanüstü hallerde çıkartılacak kanun hükmünde kararnamelerle vergi konularının düzenlenmesi mümkün olabilecektir.
Öte yandan mevcut anayasanın 167. maddesi uyarınca, dış ticaretin ülke ekonomisi yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri mali yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koyma ve bunları kaldırma konusunda Bakanlar Kuruluna 2976 sayılı Kanun’la verilen yetkiler de, anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesi ile birlikte Cumhurbaşkanı’na geçecektir. Cumhurbaşkanı’nın bu yetkisi de bana göre Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değil, olağan kararname ile kullanılacak türden bir yetki olup, hukuka aykırılık iddialarının incelenme yeri de Danıştay olmak durumundadır (Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi – Olağan Kararname ayırımını bir önceki yazımda irdelemiştim.)