Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, devletlerin en önemli gelir kaynağı olan verginin Hazine’ye aktarılmasını sağlayabilmek adına gizli servisler dahi işin içine karışabiliyor; ajan filmlerini aratmayacak olaylar dizisi, medya yardımıyla gözler önüne seriliyor.
Basınımızda yer alan haberlerden de hatırlanacaktır: Federal Alman Gizli Haber Alma Servisi (BND) ile Liechtenstein’lı bir banka olan LGT’nin eski bir çalışanı arasında 2006’da başlayan pazarlık 2007’de (4.5 milyon euroluk) anlaşmayla son bulmuş ve böylece anılan bankada hesabı bulunan kişilerin isim, adres ve hesap bilgilerini içerir CD ve DVD’ler BND üzerinden Alman Vergi İdaresi’nin eline geçmişti. Eski çalışanın bankadan “çaldığı” bu bilgilerin vergi idaresinin eline geçtiğinin duyulması dahi, Almanya’daki vergi mükellefleri arasında büyük bir paniğe sebep olmuştu. Bizim sistemimizin aksine Alman Vergi Usul Kanunu’da vergi kaybına sebep olmak (vergi kaçırmak) vergi kaçakçılığı suçu teşkil ettiğinden, kendilerine ilişkin bilgilerin satın alınan CD ve DVD’lerde olabileceğinden endişe eden ve hapse girmek istemeyen kimi mükellefler, kendilerini ihbar ederek (pişmanlık) kaçırdıkları vergiyi ödemişlerdi. Bunu yapmayanlar ise aramalarla ve vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle açılan kamu davalarıyla karşı karşıya kalmışlardı. Tüm bu olup bitenler çerçevesinde Federal Almanya’da Hazine toplam 200 milyon euroya yakın vergi ve vergi cezası geliri elde etmişti.
Bu iştah kabartıcı gelir, vergi idaresini ve BND’yi yeniden harekete geçirmede önemli bir motivasyon nedeni oldu. Bir başka CD, bu sefer Mart 2010’da İsviçre’nin Credit Suisse Bankası’nın orta düzey bir çalışanı L.’den -tahminlere göre 2,5 milyon Avro’ya Avusturyalı Wolfgang U. aracılığıyla- satın alındı. Bu CD’deki bilgilerden yararlanan Federal Alman savcılarının vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle 1000 civarında soruşturma başlattığını, 6 binden fazla mükellefin pişmanlık kurumundan faydalanmak için başvurduğunu, AB’deki resmi çevrelerle de paylaşılan bu bilgiler yoluyla sadece Federal Almanya’nın 900 milyon euro civarında vergi geliri elde edildiğini belirtmek, CD’deki bilgilerin önemi konusunda fikir vermek için sanırız yeterli olacaktır. Durum öyle bir hal aldı ki; BND, Haziran 2010’da ismi kamuoyu ile paylaşılmayan İsviçre’deki bir banka, Ekim 2010’da bir İsviçre bankası olan Julius Baer, Ekim 2011’de İngiliz HSBC Bank’ın Lüksemburg’daki kardeş şirketi, Haziran 2012’de Royal Bank of Scotland’ın Zürih’teki kardeş şirketi Couttes Bank, Ağustos 2012’de İsviçre’li UBS Bank, 2015 sonlarında Lüksemburg’taki Banque et Caisse d’Epargne de l’Etat (BCEE)’daki hesaplarla ilgili yeni CD’ler satın aldı. Halen, bu konuda öncü durumdaki Kuzey Ren Westfalya Eyaleti Vergi İdaresi’nin (Federal Hükümet ile işbirliği içinde) İsviçre’deki bankalardaki hesaplarla ilgili olarak son on yılda on bir tane -kamuoyunda kısaca “vergi günahkarları CD’si” şeklinde isimlendirilen (bu CD’lerden aldığı bilinmekte. Milyonlarca liralık CD) ödemesi karşılığında milyarlarca liralık vergi geliri!
Gelelim olayın ülkemizde pek bilinmeyen İsviçre cephesine: 2010’daki Credit Suisse’deki hesaplarla ilgili bilgileri satan Avusturyalı aracı Wolfgang U. İsviçre’de tutuklandı ve hapisteyken intihar ettiği açıklandı. İsviçre, Credit Suisse’le ilgili CD’nin kim tarafından ve ne şekilde alındığı konusunda şüpheleri olduğunu ilan etti. İsviçre’ye göre, bilgileri almada aktif rolü BND değil, Alman Vergi İdaresi memuru Peter B. oynadı. Buna bağlı olarak Peter B.’yi, “endüstri casusluğu” ve bankacılık sırrını ihlalin yanısıra -CD’yi satan- Avusturyalı Wolfgang U. ve ortağı L.’yi bilgi hırsızlığına azmettirmekle suçladı. Peter B. ve diğer iki meslektaşı aleyhine tutuklama emri çıkarıldı; Federal Alman makamlarından onları sorgulamak için izin ve onlar tarafından bulunanların İsviçre makamlarına raporlanması talep edildi. İsviçre’nin üç Federal Alman vergi memurunu tutuklama kararı, birçok Alman politikacı tarafından eleştirildi; suçlamalar reddedildi. Dolayısıyla, İsviçre bu girişimlerinden kayda değer bir sonuç alamadı. Ancak, İsviçre’nin ikna olmadığı, kısa bir süre önce Federal Almanya’da yaşanan ilginç bir olayla açığa çıktı. Basına yansıyan bilgilere göre olay şöyle: Düssoldorf’da görevli bir vergi arama memuru, Nisan ayı sonunda resmi bir görüşme yapmak üzere Wuppertal’a gider. Toplantıdayken, Wuppertal-Barmen Vergi İdaresi’nin önünde duran arabasının sadece bagajı kırılır ve içinden hassas dosyalar çalınır. Çalınan dosyalarda, İsviçre’yle bağlantılı vergi soruşturmalarına ilişkin notlar ile oradaki bir bankadan CD alınmasıyla ilgili bilgiler yer almaktadır.
İlginçtir ve ne tesadüftir ki, bu olayın yaşandığı gün Daniel M. isimli bir İsviçre vatandaşı Frankfurt’a. M.’da tutuklanır. Aktarılan bilgilere göre, eski bir polis olup Zürih’te özel dedektif olarak çalışan bu şahıs geçmişte eski bir BND Ajanı’na İsviçre’deki UBS Bank’da hesabı bulunan Alman vatandaşlarına ait bilgileri satmış, ancak sonradan (medya haberine göre) bu bilgilerin sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Federal Alman Savcılığı’na göre, Daniel M., İsviçre’den vergi CD’lerinin alınmasına geçmişte karışmış ya da halen bu tür işlerin içinde olan (Kuzey Ren Westfalya Eyaleti’ndeki) vergi arama memurlarını tespit etmek üzere, İsviçre Gizli Haber Alma Servisi (NBD) adına 2012 yılından beri çalışan bir ajan ve kendisi de bunu sorgusu sırasında kabul etti. İlginç bir durum daha: UBS’nin şikayetine binaen veri hırsızlığı şüphesi nedeniyle Daniel M. 2015’de İsviçre’de de tutuklanmış, ancak NBD adına Federal Almanya’da casusluk faaliyetlerinde bulunduğu ve hatta Kuzey Ren Westfalya Vergi İdaresi’nde kendisine bilgi sağlayan bir adam yerleştirdiğini açıklayınca belli ki serbest bırakılmış. Halen Federal Almanya’da tutuklu Daniel M.’nin sorgusunda vergi idaresindeki bu adamı ile ilgili ya da başka konularda hangi bilgileri verdiği bilinmez. Ancak, İsviçre bu tutuklama üzerine resmi bir soruşturma başlattı ve kısa bir süre önce çıkan ara kararda, üç Federal Alman vergi memuru hakkında İsviçre’ce alınan tutuklama emrinde ne Daniel M.’nin ne de NBD’nin bir etkisi bulunmadığı açıklandı! Federal Alman Yüksek Mahkeme Başsavcılığı ise, üç NBD ajanına karşı Daniel M.’ye yardım ettikleri gerekçesiyle dava açtı.
Ocak ayında İsviçre ile Federal Almanya arasında imzalandığı belirtilen ve karşılıklı olarak casusuluk faaliyetlerini yasaklayan anlaşmaya (No-Spy-Abkommen) rağmen olanlara bakılırsa, ajanlar savaşının nereye gideceğini kestirmek zor; ama, görünen o ki mükellef cephesinde işler karışık. Suçlulardan satın alınan çalıntı bilgiler, karşı devletin vergi idaresine yanıltmak amacıyla üretilen kısmen sahte bilgiler, sahte ya da değil tüm bu çalıntı bilgilere binaen vergi kaçakçılığı suçu işlediği gerekçesiyle soruşturma ve kovuşturmalara maruz kalan mükellefler. Ceza hukukunun evrensel kurallarından biridir: hukuka aykırı yollarla elde edilen delil kullanılamaz (zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir). -Eski ya da mevcut- bir banka çalışanının bankadan bilgi çalması suç olduğu gibi, bu bilgileri para karşılığında yabancı devlet ajanlarına satması da açıkça suçtur. Peki, bir gizli servis elemanının yabancı bir devlette çalıntı bilgi satın alması hukuka uygun mudur? Vergi idaresinin devletin gizli servisinden aldığı bu tür bilgi, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş delil midir? Yargıya göre değil. Şöyle ki; 2007’de Liechtenstein’daki LGT Bank çalışanından alınan bilgiler temelinde evleri aranan, ancak delil noksanlığı nedeniyle suçsuz bulunan bir evli çift, bu vergi aramasını “devletler hukukuna aykırı yollarla elde edilen delilin kullanılmasının Alman Hukuku’na aykırı olduğu” gerekçesiyle yargı önüne götürdü. Hem alt mahkemede hem de Eyalet Mahkemesi’nde talebi reddedilen çift, bu sefer Federal Alman Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, ama sonuç değişmedi. Çünkü, Yüksek Mahkeme’ye göre (2 BvR 2101/09), delil değerlendirme yasağı ancak, temel hak ve özgürlükleri planlı veya sistematik şekilde göz ardı eden ağır, kasti veya keyfi usul ihlalleri halinde söz konusu olabilir. Doğrudan temel haklardan kaynaklanan bir delil değerlendirme yasağı, özel hayatın mutlak çekirdek alanına müdahale edilen hallerde söz konusu olur. Oysa somut olayda CD’deki bilgiler, özel hayatın ve konut dokunulmazlığının mutlak çekirdek alanına değil, Liechtenstein’lı bankayla ticari ilişkilere ilişkindir. Özel kişiler bilgileri hukuka aykırı şekilde elde etmiş olsalar dahi, bu, delil değerlendirme yasağının olup olmadığı konusunda hemen başta dikkate alınması gereken bir husus değildir. BND ya da suç soruşturma ve kovuşturma makamları, bilginin ortaya konulmasına, yaratılmasına ya da herhangi bir şekilde elde edilmesine yol açmamışlardır. Özel kişi kendiliğinden BND’ye başvurmuş, BND ise sadece özel kişiden verileri alarak adli yardım çerçevesinde vergi idaresine iletmiştir. Son olarak, burada konunun sadece, usulen hatalı olduğu ileri sürülen veri elde ediminin dolaylı etkisine ilişkin olduğu da unutulmamalıdır. Dolayısıyla, CD’deki bilgilerden yararlanılarak vergi araması yapılabilir.
Yüksek Mahkeme’nin bu yaklaşımı, daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da paylaşıldı (K.S. and M.S. v. Germany, 33696/11). Evli çiftin başvurusu üzerine sorunu ele alan AİHM, Federal Alman AYM Kararı’nı haklı bulmanın yanısıra, aramanın ölçülülük ilkesine uygun olduğuna karar verdi. AİHM’ye göre, Alman makamlarının, vergi suçlarının kovuşturulması için gerekli bilgiyi elde etme amacıyla ulusal ve uluslararası hukuku kasten ve sistematik şekilde ihlal ettiklerine dair bir işaret mevcut değildir ve vergi kaçırmak ciddi bir suçtur.
Her ne kadar AİHM’nin 06.10.2016 tarihli bu kararı, satın alınan ilk CD üzerine verilen bir karar olup henüz yerleşik bir içtihattan söz edilemezse de, devletin vergi geliri söz konusu olduğunda hukuki sınırların daha esnek olabildiğine yönelik bir algı ortaya koyduğu açıktır. Görüşümüze, alıcısı olmayan bir malın satıcısı olamayacağı, zaten öyle bir malın hiç üretilmeyeceği açıkken, özel kişiler tarafından bankaya ait bilginin “niçin” çalındığı sorusunun cevabı önemlidir.
Funda BAŞARAN YAVAŞLAR – 16.09.2017
Dünya Gazetesi