İş sözleşmesinin işçi nezdinde doğurduğu temel borçlardan birisi sadakat borcudur. Sadakat borcu, işçinin işverenin ve işyerinin çıkarlarını koruması, işverene zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınmasıdır.
İşçi işverene ekonomik, ticari veya mesleki yönden zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınmalıdır. Bu bağlamda işçi, çalışırken edindiği üretim ve iş sırlarını korumalı, başkalarına açıklamamalı ve kendi lehinde dahi olsa kullanmamalıdır.
Aynı şekilde işçi işverenle rekabet edecek davranışlara girmemeli, rekabet oluşturacak şekilde üçüncü kişilere hizmet vermemelidir.
Borçlar Kanunu işçi açısından hem çalışırken işverenle rekabet etmemeyi hem de işverenin sırlarını açıklamamayı emredici olarak düzenlemiştir.
Ayrılsanız bile…
Buna göre; işçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığı üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.
İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlü.
Kuraldan da anlaşılacağı üzere, sır saklama yükümlülüğü işten ayrıldıktan sonra da devam ederken rekabet etmeme yükümlülüğü kural olarak iş ilişkisinin sona ermesiyle ortadan kalkmaktadır.
Bunun anlamı işçi çalışırken öğrendiği üretim ve iş sırlarını işverenin haklı menfaati olduğu sürece saklamalı, işten ayrılsa bile başkalarına açıklamamalı. Fakat işçi, işten ayrıldıktan sonra başka işte çalışabilecek veya kendi işvereniyle rekabet edebilecek faaliyetler yapabilecektir.
Yargıtay’ın yakın tarihte incelediği bir olayda, işveren eski işçisinin kendi işyerinde üretilen bir buluşu yeni çalıştığı işyerinde de ürettirdiğini iddia etmiş ve zararının tazminini istemiştir. Yargıtay ise önceki işyerinde üretilen bir buluşun üretim yönteminin yeni işyerinde üretilmesinin sır saklama yükümlüğünün ihlali oluşturabileceğini açıkça vurgulamıştır.
Bu nedenle işçi, işverenin haklı menfaati varsa işyerinde öğrendiği meslek sırlarını diğer işyerlerinde kullanmamalıdır.
Sözleşmeli önlem!
Günümüzde birçok işçi bilgi düzeyi ve müşteri çevresi nedeniyle işverenin karşısına güçlü bir rakip olarak çıkabilir. İş ilişkisi sona erdikten sonra sır saklama yükümlülüğü yeterli gelmeyebiliyor. Çoğu işveren işçilerin, işten ayrıldıktan kendilerini zarara uğratabileceğini öngörüyor, çalışanına rekabet yasağı sözleşmesi imzalatmak istiyor. Bu sözleşmesi bir yönüyle işverenin yaptığı işin geleceğini korurken, diğer yönüyle çalışanın iş bulmasını aşırı güçleştiriyor. Bu nedenle kanun iş ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin rekabet yasağı sözleşmelerini sınırlıyor.
Rekabet yasağı 2 seneyi aşamaz
İşten ayrıldıktan sonraki rekabet yasağının iş sözleşmesine bir hüküm konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşme yapılarak getirilmesi mümkün. Sözlü olarak yapılan rekabet etmeme vaatleri bağlayıcılık taşımıyor. Rekabet yasağı, işverenin tek taraflı olarak hazırladığı iç yönetmeliklere, personel yönetmeliklerine veya benzeri belgelere atıfta bulunmak suretiyle düzenlenemiyor. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli kabul edilebilmesi için işçinin, işverenin müşteri çevresi veya üretim sırları veya işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı bulunmalıdır.
Bu tür bir konuma ulaşmamış işçi ile rekabet yasağı sözleşmesi yapılsa da kendisi için geçerlilik taşımayacaktır. Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini sınırsız ve hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürmemeli, bu nedenle süre yer ve konu bakımından sınırlandırılmış olmalıdır. Rekabet yasağının süresi iki yılı aşamaz. Çalışanın iki yıl boyunca dahi önceki işini yapamaması ciddi sıkıntı yaratabilecek bir durumdur. Bu nedenle rekabet yasağının uygulanacağı alan da coğrafi bölge, şehir ya da işverenin faaliyetinin etki alanı olarak sınırlandırılmalıdır. Her hâlükârda yasak, işverenin fiilen yürüttüğü faaliyet alanının sınırlarını aşamamalıdır.
Fesih nedeni…
İşçi çalışırken rekabet yasağına aykırı davranıyorsa, başka bir işte çalışıyorsa işveren açısından fesih hakkı doğmaktadır. İşveren yasağın ihlalinin ağırlığına bağlı olarak işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle veya bildirim sürelerine uyarak geçerli olarak feshedebilecektir. Aynı şekilde iş ilişkisi devam ederken, sır saklama yükümlülüğünün ihlali de bir fesih nedeni oluşturacaktır. Yargıtay; işçinin kendi amirinin bilgi ve izni olmaksızın dokuz girişimciye ait Kuruldan geçmiş iş planlarını vermek sureti ile ticari gizli bilgileri üçüncü kişilere aktarmasına ilişkin kararında, ticari gizli bilgi hükmündeki iş planlarını başkasına aktarmanın iş ilişkisinde bulunması gereken güveni işverenden beklenemeyecek şekilde sarstığını, bu nedenle işçinin iş akdinin feshinin geçerli nedene dayandığını belirtmiştir. (Y9HD, 17.10.2016, 23160/17940)
Cem Kılıç
Milliyet Gazetesi – 04.09.2017