Kur korumalı mevduat uygulamasına ilişkin vergi avantajlarını içeren yasal düzenleme, 29 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Düzenleme ile şirketler bakımından 31 Aralık 2021 tarihli bilançolarında yer alan döviz mevcutlarını kur korumalı mevduata çevirebilme imkanı getirildi. Bonus olarak da 2021 yılı son geçici vergi dönemi ve 2022 yılında oluşacak kur farkı ve finansman gelirleri için kurumlar vergisinden istisna tutulma imkanı sağlandı. Vergi avantajı uygulaması konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinde Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ Taslağı yayınlandı. Taslağı irdelediğimizde bazı hususların tekrar değerlendirmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Düzenlemede, Merkez Bankası Kanunu’nun 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (I) numaralı bendinin (g) alt bendine atıf yapıldığı için Merkez Bankası’nın yürürlükteki düzenlemesi gereği, kur korumalı mevduat hesabı 6 ay ve 1 yıl vadeli açılabilecek. Böylece, gidişata göre değerlendirme imkanının elde bulundurulmasının amaçlanması bizce de yerindedir. Vergi istisnası uygulanmasına ilişkin yasal düzenlemede, 31 Aralık 2021 tarihi baz alındığı için bu düzenleme ile şirketlerin vergi avantajından yararlanmak suretiyle açabilecekleri hesapların maksimum tutarı, 31 Aralık 2021 tarihli bilançolarında yer alan döviz tutarları ile sınırlı olacak.
Tebliğ Taslağı’nda, bu tutarda daha sonraki tarihlerdeki azalışların dikkate alınması doğru olmayacak. Şirketlerin 31 Aralık 2021 tarihli döviz mevcutla-rında sonraki günlerde artışlar veya azalışlar söz konusu olabilecek. Esasen 31 Aralık tarihinin dikkate alınması ve bunun banka kayıtlarıyla da teyitli halde tutulması, bu konuyu kontrolde tutma amacına dönük doğru bir tercihtir. Değişimlerdeki en az tutarın dikkate alınması mantığı tekrar değerlendirmeye ihtiyaç duyuyor. Esasen limitli kaynaklar ile çalışan ve uygulamadan hem istifade etmek hem de destek olmak isteyen şirketler dezavantajlı konuma getirilmemeli. Gelir İdaresi’nin kasa affı uygulamasındaki mantığı buraya da uygulaması yerinde olmamıştır. Zira, buradaki uygulama bir af değil, bir teşvik uygulamasıdır. Bir teşvik uygulamasında ticari hayatın akışı dikkate alınarak değiştirilme imkanı olmayan geçmiş bir tarihin dikkate alınması ve o tutarda sonradan oluşan değişikliklerin dikkate alınmaması, daha doğru olur. Yasayla, hem geriye doğru hem de ileriye doğru vergi istisnasından yararlanılabilecek kur korumalı mevduat hesabı sınırlanmıştır.
Şirketler açısından objektif kriter ile 31 Aralık bilançosundaki döviz mevcudu dikkate alınmak suretiyle bu vergi avantajının uygulanması, düzenlemenin amacına daha uygundur. Önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi bu uygulama, içerisinden geçmekte olduğumuz süreçte önemli bir politika aracı olarak kullanılabilecek manivela durumundadır. Kurumlar bazında ilave bir sınırlandırmaya gidilmeksizin yasadan kaynaklanan vergi avantajının daha sonraki değişimlerden bağımsız kılınması hakkaniyetin de gereğidir. Kurumlar tarafından açılabilecek maksimum kur korumalı hesap tutarı zaten yılsonu tutar ile sınırlı olduğundan, bu tutardaki azalmayı telafi amacıyla ilave döviz talebi yaratıp kurun yukarıya gitmesi mümkün değildir. Daha sonraki dönemde ilave nakde ulaşan şirketler dövize yönelme tercihinde bulunacaklarsa bunu zaten yapabilecekler. Kur korumalı mevduat için ilave alınan döviz Merkez Bankası’na devredileceğinden Merkez Bankası rezervinin yükselmesi anlamında da olumlu sonuç doğuracak.
Öte yandan, Tebliğ Taslağı’nda 2021 yılı son geçici vergi döneminde oluşan ve vergi matrahından düşülmesi gerekecek kur farkı tutarının hesabında son üç aylık dönem içerisindeki giriş çıkışlarda, ilk giren ilk çıkar yöntemi benimsenmiş görülüyor. Burada da hangi alışın önce satılan tutar olduğu konusunda paranın kuyruğuna ip bağlanılamayacağına göre, genel vergi uygulaması paralelinde ağırlıklı ortalama yönteminin uygulanması daha doğru olacak.
Kaynak: https://www.itohaber.com/koseyazisi/221152/kur_korumali_mevduat_uygulamasi_ve_bir_oneri.html