Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13/6’ncı maddesi uyarınca, “Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, gelir ve kurumlar vergisi kanunlarının uygulanmasında,… hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılmaktadır. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir.” Ancak bu düzeltmenin yapılması için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması zorunludur.
Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar temettü olarak tanımlanmakta ve bu nedenle de temettülerin vergilendirilmesine ilişkin ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi öngörülmektedir.
Örtülü temettü değerlendirilmesinde, ilişkili kişinin elde ettiği kazancın tanımı ise kâr payı olarak yapılmaktadır. Böylece ilişkili kişinin fiili durumda elde ettiği kazancın “Kâr paylarının vergilendirilmesi ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Bu şekilde yapılacak bir değerlendirme, transfer fiyatlandırması işlemlerinin aynı zamanda temettü vergilemesi yönünden de vergisel kayıpla neticelenebilecek olmasına dayanmaktadır.”
Ayrıca örtülü kredi ise; değerlendirilmesinde ilişkili kişinin elde ettiği kazanç, kuruma geri çağrılmasının gerekli olması nedeniyle ödünç olarak tanımlanmaktadır.
Uygulamada transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların temettü olarak tanımlanması, vergi hukuku açısından tartışılması gereken bir konudur. Bu bağlamda da konunun irdelenerek değerlendirilmesi beklenmektedir.
Bir başka açıdan örtülü kredi değerlemesinin geçerli olabileceği hal ise daha çok peçeleme gibi bir durumda söz konusu olabilmektedir.
Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılmaktadır.
Yukarıda belirtilen karşılaştırma sırasında sadece ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalar hariç olmak üzere, ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan ve ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar yüzde 50 oranında dikkate alınır. Konuya ilişkin uygulamada;
Ortakla ilişkili kişi, ortağın doğrudan veya dolaylı olarak en az yüzde 10 oranında ortağı olduğu veya en az bu oranda oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu ya da doğrudan veya dolaylı olarak, ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az yüzde 10’unu elinde bulunduran bir gerçek kişi
veya kurumu,
Öz sermaye, kurumun Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit edilmiş hesap dönemi başındaki öz sermayesini ifade eder.
İlişkili kişilerle yapılan mal ve hizmet alım ya da satımında uygulanacak fiyat veya bedelin tespitine ilişkin yöntemler mükellefin istemi üzerine Maliye Bakanlığı ile anlaşılarak belirlenebilir. Bu şekilde belirlenen yöntem, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dahilinde kesinlik taşır. Mükellef ve bakanlık belirlenen yöntemi zaman aşımına uğramamış geçmiş vergilendirme dönemlerine de tatbik edilmesini Vergi Usul Kanunu’nun pişmanlık ve ıslah hükümlerinin uygulanmasının mümkün olması ile anlaşma koşullarının bu dönemlerde de geçerli olması halinde, anlaşma kapsamına almak suretiyle sağlayabilir.
Kaynak: https://www.itohaber.com/koseyazisi/215792/kurumlar_vergisi_ile_ilgili_sorunlar.html