Özellikle son birkaç yıldır ülkemizde şirketler, araç satın almak yerine uzun vadeli filo kiralamaya yönelmiştir. Resmi istatistikler bir yana sadece trafikte plaka altlıklarına bakarak bile bu durumu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.
İşin özüne baktığımızda şirketler açısından araç kiralamanın pek çok vergisel, operasyonel ve maliyetsel avantajı vardır. Araç kiralama sayesinde araç almak için para ödemenize gerek yoktur, bu araçların bakımlarını yaptırmak zorunda değilsinizdir, araçların; kasko, zorunlu sigorta, muayeneleri sizin sorumluluğunuzda değildir. Bunlara ilave olarak binek araç alımlarında KDV indirim konusu yapılamazken, araç kiralamalarda faturada yazan KDV’yi indirim konusu yapabilirsiniz. Bir de eğer şirket sürekli kâr elde edip, kurumlar vergisi ödüyorsa bu halde araç için ödediğiniz giderleri indirim konusu yaparsınız. (Satın alınan araçlarda da amortisman yazılıyor ancak aracın satışı halinde bu satış bedeli kâr olduğu için sadece alım-satım arasındaki fark kadar gider yazmış olursunuz. Kiralamada ise ödenen bedelin % 22’si kadar kurumlar vergisi efekti olacaktır)
Tüm bunların yanında araç kiralamada personelinize sürekli olarak yeni araç verdiğiniz için çalışan memnuniyeti araç vermeyen veya çok eski araç veren firmalara nazaran çok daha üst seviyede olacaktır. Ülkemizde insanların iş değiştirmesinde en önemli faktörlerden birinin de kiralık aracın kalitesi olduğu, araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Uzun dönem araç filo kiralamalarında süre isteğe bağlı olmakla birlikte genelde 12 ay, 18 ay, 24 ay ve 36 aylık kiralamalar yapıldığı görülmektedir. Bu süreler içerisinde ise en çok 36 ay, ardından 24 aylık kiralamalar şirketler tarafından tercih edilmektedir. Kiralamalarda para birimi olarak ağırlıklı olarak TL, ardından da euro kiralamalar gelmektedir. Kiralanan araçlar genelde Avrupa menşeili olduğu için sektörde ABD Dolar ile kiralama çok daha az olmaktadır. Ancak ister TL, ister döviz olsun, ülkemizde üretilen araçlarda dahi ana hammaddeler yurtdışından geldiği ve bu araçlarda işçilik payı toplam maliyetler içerisinde düşük olduğu için araç fiyatlamalarında, döviz artış/azalışları maliyetlere birebir etki etmektedir.
Keza serbest meslek sahipleri de son yıllarda çok fazla gelir vergisi ödedikleri için, araç satın almak yerine aynı şekilde araç kiralamalarına yönelmektedirler. Yapılan araştırmalarda YMM’ler, noterler, SMMM’ler ve avukatların araç satın almak yerine kiralamaya yöneldikleri görülmektedir.
Yıllar içerisinde araç kiralama sektörü, gelişen talebe bağlı olarak kendini geliştirmiş ve müşterilerine çok uygun fiyatlarda araç kiralama imkânları sunmaya başlamıştır. Hatta bazı araç kiralama firmaları ülkemizde üretim yapan araç fabrikalarına binlerce araçlık siparişi verip, bu araçları avantajlı fiyatlardan alıp; müşterilerine çok özel fiyatlarla kiralamaya başlamıştır. Kiralık araç fiyat teklifi alırken, firmalar arasındaki aynı araç ile ilgili çok farklı rakamlar verilmesinin başında bu durumdan kaynaklanmaktadır.
Araç kiralama sanılanın aksine çok kârlı bir iş kolu değildir. Bilakis rekabetin son derece yoğun olduğu, kur hedge işlemlerinin hayati önem arz ettiği, araç kiralama ödeme vadeleri ile banka kredi ödeme dengelerinin birbirine çok aşırı duyarlı olduğu bir sektördür. Uzun süredir istikrarlı bir seyir izleyen döviz kurlarının, özellikle son iki ayda artması sebebiyle, araç kiralama firmaları çok zorlanmaya başlamıştır. Hatta hepimizin malumu üzere sektördeki amiral gemilerinden biri geçtiğimiz ay iflas etmiştir.
Bu ay içerisinde bir tebliğle dövizle kiralamaların yasaklanması sonrasında, araç kiralama firmaları çok daha zora düşmüştür. Zira dövizle aldıkları araçların TL ile fiyatlanarak kiralanması, tabiri caizse bir kumara dönüşmüştür. Bu işlemi hedge etmeye kalkarsanız, karşınıza çıkacak maliyeti araç kiralama bedeline yansıtmak da mümkün değildir. Şimdi kiralama firmaları bu fasit daire içerisinde hem müşterilerin uygun fiyat vermek, hem de uygun şartlarda araç temin etmeye çalışmaktadır. Tüm bunlara ilave olarak 100 bin TL altında en düşük modelli araçlar bile alınamazken; kiralama fiyatlarının anormal derecede artması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bu işe bir de araç satın almak yerine, filo kiralaması yapan şirketler açısından bakarsak; bu firmaların önemli bir kısmı araçları uzun vadeli ve TL ile kiraladığı için henüz onlar açısından şimdilik bir sorun yok gibi. Ancak son dönemde pek çok firma konkordato ilan ederken, firmalar dört koldan maliyet azaltıcı önlemlere başvururken, işten çıkarmalar artarak devam ederken, bir de kira süresi biten aracın yerine yeni araç kiralamasında büyük sıkıntılar ortaya çıkabilecektir. Bundan 1 yıl önce şirket genel müdürüne kiralanan lüks makam aracının aylık kirası ile şimdi ortak kullanım için alınan en düşük modelli manuel bir havuz aracı neredeyse aynı fiyata gelmiştir. Özellikle yüzlerce araç kiralayan firmalarda bu durum daha büyük bir etki yaratacaktır. Sürecin sonunda firmalar personeline verdikleri bu kiralık araçların yerine herhangi bir araç kiralamayabilirler. İşin kötüsü ikinci el araç almak isteseler dahi sıfır araç fiyatlarının aşırı artışı sebebiyle ikinci el fiyatları da akıl almaz seviyelere ulaşmıştır. Kendisine verilen kiralık aracı elinden alınan çalışanda ise mutlaka bir küskünlük, isteksizlik, iş sadakati ve motivasyon azalması olacak, hatta bu çalışan kendisine kiralık araç veren başka firmalara geçmeye çalışacaktır.
Bir ülkede insanların düzgün beslenebilmesi, iyi şartlarda yaşaması, güzel konutlarda oturması, kaliteli araçlara binmesi o ülke fertlerinin en temel ve anayasal haklarıdır; bu durum eleştirilemez. Keza ülkemizde de yurttaşlarımızın güzel, kaliteli ve güvenlikli araçlarla seyahat edebilmeleri en temel haklarıdır. Ancak geldiğimiz süreçte özellikle araç fiyatlarının artmasıyla bu durum bir süreliğine sekteye uğrayacak gibi görünüyor. İşin kötüsü ne yazık ki bu konuda devletin araçlarda ÖTV’yi azaltarak, araç satış fiyatlarını düşmesini sağlamasının dışında başka hiçbir seçeneği olduğu da görünmüyor.
Dünya I 29.09.2018