Türkiye’nin son yıllarda çok ciddi sorunlarla ve konularla karşı karşıya olduğu biliniyor.
Özellikle “Gezi Eylemleri” sonrası yaşanan 17 ve 25 Aralık depremleri, terörün şehir hamleleri, 15 Temmuz darbe çabaları, siyasi gelişmeler, seçimler, dış dünya ile kavgalar ve halen devam eden irili ufaklı sıkıntılar.
Bu kadar ciddi ve önemli konular nedeniyle gündemde bir türlü öne çıkamayan “ekonomik sorunlar”.
Oysa ekonomideki sorunlar veya sıkıntılar görmezlikten gelinecek veya ihmal edilecek konular değil. Artık bugün itibariyle gündemde ilk sıraya oturan konu ekonomi. Sokaktaki insanın, gencin, yaşlının, firmaların, finans dünyasının sorunları var. Zira ekonomide mucizeler yoktur, gerçekler vardır.
Ekonomiyi 3 ana kolon veya aks üzerine oturtacak olursak, bunları şöyle sıralayabiliriz.
1. Kamu kesimi,
2. Reel kesim,
3. Finans kesimi.
Kamu kesimi: Aşırı merkezi bir yapı, her türlü yetkilerin başkent Ankara’da toplandığı bir işleyiş, performans ve liyakatten uzak bir bürokrasi, çok ciddi verimsiz ve yüksek maliyetli mekanizma, giderek açığa düşen her kademede bütçe…
Gerçekten de bugün kamu kesiminin verimli olduğunu kimse iddia edemez. Normlardan ve standartlardan uzak kamu binaları, hizmet alanları, personel profili, temsil ve işleyiş yapıları ile kamu kesimi kaynak tüketen bir yapıya sahip. Özellikle ekonomide düzenleyici, yönlendirici, önleyici, denetleyici, izleyici niteliği olmayan bir kamu kesimi var.
Açıkçası görmezlikten gelinen, “kir” gibi halının altına gizlenen kamu kesiminin sorunları ekonomi için çok ciddi bir maliyet…
Reel kesim: Galiba ekonomideki unsurlar veya oyuncular içerisindeki durumu en ciddi olan kesim reel kesim. Reel kesimin hiç değişmeyen öz kaynak ihtiyacı çok fazla. Bu ihtiyacı gidermede konjonktürü kullanma nedeniyle aşırı borçlanma gerçeği. Özellikle yurtdışından ve döviz cinsi borçlanmada varılan noktada sürdürülebilir gibi değil. Şimdi de artan kurlar ve dış dünya kaynaklı faizler nedeniyle taşınamaz bir yük söz konusu.
Kaldı ki reel kesimin zaten yapısal sorunları var. Örneğin; ölçek sorunu çok ciddi. Reel kesimde verimliliği ıskalayan veya görmezlikten gelen ölçek ekonomisine uyumsuzluk var. Ayrıca bazı ekonomik sektörlerin konjonktürel açmazları ortada. Yenilikten ve AR-GE’den uzak bir yapı ile dünya ligine çıkmak ve de kalıcı olmak mümkün değil. Kurumsallıktan uzak, kayıt dışılıkla iç içe sektörler ve koca koca yapılar nedeniyle reel kesim gerçekten zorda.
Finans kesimi: Finans kesimi bir ekonominin adeta kan dolaşımı gibidir; yapının işleyişi için mutlaka gereklidir. Ancak; finans kesiminin de ciddi zorlukları var.
Her şeyden önce sığ bir finansal yapı söz konusu. Sermaye piyasaları gelişmemiş, kurumsal sermaye yapıları oluşmamış, bankacılık kesimi yeterli derinlik kazanmamış durumda iken üzerine yeni sorunlar eklendi. Kamu bankalarının durumunun iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Yabancı bankaların bizim dertlerimizle hemhal olmasını beklemek hayal. Bankacılık sistemi dışındaki finansal yapıların etkin olduğunu söylemek olanaksız.
Şimdi de bütün bu olumsuzluklar üzerine gelen yüksek faiz ve kur baskısı.
24 Haziran seçimlerinden başarı ile çıkan hükümetin önünde bu ciddi sorunlar var. Çiçeği burnunda yeni Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak adeta dikenlerle karşı karşıya.
Berat Albayrak’ın aileden gelen biri olma avantajı ile son günlerde ekonomiye yönelik olarak verdiği mesajlar rahatlatıcı ve hatta umut verici. Döviz cephesi olmasa da iç ekonomi çevreleri bu tavrı olumlu karşılıyor.
İşin özü…Söylemler güzel de bunların eyleme dönüşmesi ne zaman, hangi dozda ve nasıl olacağı soruları ortada duruyor. Bu konuda da piyasalar çok tedirgin. Zira yakın dönemde önümüzdeki Ak Parti büyük kongresi ve arkasından gündeme alacağı yerel seçimler nedeniyle eylem planının hemen yürürlüğe konulması zor görünüyor.
Nevzat Saygılıoğlu
Dünya Gazetesi – 25.07.2018