25 Mayıs 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanan 7144 sayılı Kanun ile taşınmazların yeniden değerlenmesine olanak sağlandı. Kanun gerekçesinde, 2004’te yapılan enflasyon düzeltmesinin sonrasında VUK’un Mükerrer 298’inci maddesinde aranılan şartların oluşmamış olması nedeni ile herhangi bir değerleme yapılmadığından iktisadi kıymetlerin bilançoda tarihi maliyet bedelleri ile kaldığı belirtiliyor. Bu düzenleme ile bilanço esasına göre defter tutan tam mükellef gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin aktiflerindeki taşınmazlar 30 Eylül 2018 tarihine kadar bir defaya mahsus olmak üzere yeniden değerlemeye tabi tutulabilecek. Özellikle öz sermayesinde kayıplar oluşan şirketlerin bilançolarında yer alan taşınmazları değerlemek suretiyle öz sermayelerini düzeltme çabalarına kanun koyucu bu şekilde imkân tanımış oldu.
Kanun lafzından yalnızca taşınmaz niteliğindeki varlıkların yeniden değerlenmesine izin verildiği anlaşılıyor. Her ne kadar kanun metninde duran varlıkları işaret eden ifadeler olsa da, değerlemeye konu edilecek taşınmazların stok niteliğinde olan taşınmazları kapsayıp kapsamadığı net olarak belirtilmemiş. Bu konuda bizim görüşümüz stoklar ile ilgili bir değerleme yapılmayacağı yönünde. Ayrıca değerleme işlemini taşınmaz bazında yapılıp yapılamayacağı da netleştirilmesi gereken bir diğer konu. Kanun lafzından anladığımız kadarı ile bu konuda bir kısıtlama bulunmuyor.
Kanunda değerleme yapamayacak mükellefler arasında finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile uğraşanlar, Türk parası dışında başka bir para birimiyle defter tutmasına izin verilenler sayılıyor. Ticari faaliyeti gayrimenkul satışı veya kiralaması olan mükelleflerin değerleme yapmalarına ilişkin bir sınırlama getirilmemiş olduğundan bu mükellefler de diledikleri takdirde taşınmazlarını değerleyebilirler.
Taşınmazlar yeniden değerlenirken sabit kıymetler ve bunlara ilişkin birikmiş amortismanlar bir yeniden değerleme oranı ile çarpılacak. Yeniden değerlemeye tabi tutulacak birikmiş amortisman tutarı herhangi bir yılda eksik ayrılmış olsa dahi tam ayrılmış gibi dikkate alınacak.
Mükellefler amortisman ayırmaya yeniden değerlenmiş tutar üzerinden devam edecekler.
Değerleme oranı olarak enflasyon düzeltmesine tabi tutulan son bilançoda (31 Aralık 2004 bilançosu) yer alan taşınmazlar ve amortismanları için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, bu bilançonun ait olduğu tarihi takip eden aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran dikkate alınacak. 31 Aralık 2004’ten sonra iktisap edilen taşınmazlar ve amortismanları için maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, taşınmazların iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile ortaya çıkan oran dikkate alınacak.
Yeniden değerleme sonucunda taşınmazların bilançodaki net aktif değerlerinde meydana gelecek değer artışı özel bir fon hesabında tutulacak. Buradaki değer artış tutarı üzerinden %5 oranında bir vergi hesaplanacak ve değerleme tarihini izleyen ayın 25’inci günü akşamına kadar beyan edilerek aynı süre içerisinde ödenecek. Ödenen vergi gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilemeyecek ve vergi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmeyecek.
Fona kaydedilen tutarın sermayeye ilavesi dışında başka bir hesaba aktarılması ya da işletmeden çekilmesi halinde, bu işlemlerin yapıldığı dönemde, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulacak. Dolayısıyla, söz konusu verginin ilgili işletme zararda olsa dahi ödenmesi gerekecek. Kanun metninden ayrıca, daha önce fon tutarı üzerinden ödenen %5 verginin bu şekilde hesaplanan vergiden indirilemeyeceği anlaşılıyor. Bu durum ise fon tutarı üzerinden bir bakıma mükerrer vergileme yapılması sonucunu doğuruyor.
Fon tutarının sermayeye ilave edilmiş olması ve daha sonra sermaye azaltımına gidilmesi halinde idarenin genel görüşü doğrultusunda, sermaye azaltımı işlemi işletmeden çekiş olarak kabul edilebilir ve sermaye azaltımının en çok vergilenecek kalemlerden başlanarak yapıldığının varsayılacağı iddia edilebilir. Ancak sermaye azaltımının hangi kalemlerden yapılmış sayılacağı ile ilgili kanun bazında bir düzenleme bulunmadığını da hatırlatmak gerekir.
Düzenlemeye göre yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazın satışı durumunda, kazanç hesaplanırken fonda bulunan değer dikkate alınmayacak. Satış zararı oluşması halinde zarar tutarı gider yazılabilecek midir, zarar tutarının gelir tablosuna aktarılmak yerine fondan düşülmesi mi gerekecektir gibi sorular ise şu aşamada yanıtsız. Kanunda, sermayeye ilave dışında fondan çekilecek her tutar için bir vergileme öngörüldüğünden bu konuda zarar tutarının fondan düşülemeyeceği, fakat gider yazılabileceği görüşündeyiz.
İlerleyen günlerde düzenlemenin uygulamasına yönelik olarak bir tebliğ ile açıklamalar yapılmasını ve yukarıda değindiğimiz noktaların da netliğe kavuşturulmasını bekliyoruz.
Dünya Gazetesi | 30.05.2018