Tekerrür, bir suçtan dolayı cezanın kesinleşmesinden sonra, tekrar suç işleyenlere, ilk suçun yaptırımının suçu önleyicilik işlevinin yetersiz kaldığı görüşü ile verilecek cezanın artırılması şeklinde tanımlanabilir. Tekerrür müessesesi özünde, suç failinin suç işleme eğiliminin önlenmesinde ve failin suç işlemekten alıkonulmasında verilen önceki cezanın yetersiz kaldığı, sonraki cezanın bu maksatları da gerçekleştirebilmesi için artırılması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır.
Vergi suçu (VUK md.359) açısından belirleyici olan Türk Ceza Kanunu’dur. Ceza Kanunu’nun 58. maddesinde, tekerrür koşullarını belirlemiş, ancak ceza artırımı öngörmemiş, buna karşılık cezanın “mükerrirlere özgü infaz rejimi’ne göre infaz edileceği belirlemesini yapmıştır.
Vergi kabahatlerinde tekerrür ise Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 339. maddesinde, şu şekilde düzenlenmiştir:
“Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş artırılmak suretiyle uygulanır.”
Aktardığımız maddeye göre, sonraki fiillerin cezasının tekerrür hükümleri uyarınca artırılabilmesi için, önceki fiil için kesilen cezanın hem aynı türden olması hem de kesinleşmiş bulunması gerekmektedir.
Buradaki ilk anlamsızlık kesinleşme ile izleyen yıl başı arasında kesilen cezaya tekerrür hükümlerinin uygulanmamasıdır. Yıllar önce Vergi Konseyi’nin bir çalışması dolayısıyla Gelir İdaresi’ne sorduğumda, “tekerrür hükümleri kabul edildiğinde idarenin yapısının gün be gün cezaların kesinleşmesini izlemesinin olanaksızlığı” cevabını almıştık. Ancak günümüzün teknolojik gelişmeleri ve idarenin bu gelişmeleri faaliyetlerinde son derece başarılı şekilde kullanıyor olması dolayısıyla, bu gerekçe artık geçerliliğini yitirmiştir. VEDOP’a eklenecek basit bir uygulama ile bu sorun rahatlıkla aşılabilir ve bu anlamsızlık ortadan kaldırılabilir.
Burada bir başka sorunla da karşı karşıyayız. Tekerrür uygulaması için, kanundaki koşullara uymak yeterli midir, yoksa uygulamada cezaların dönemlerine de dikkate etmek gerekir mi? Örneğin bir vergi dairesi, bir mükellefe 2007 yılında sözleşmeden doğan damga vergisi dolayısıyla vergi ziyaı cezası kesmiş, mükellefte cezanın tutarını dava konusu etmeye değer görmeyerek ve indirim hükümlerinden yararlanarak vergi ve cezayı ödemiştir. Daha sonra 2008 yılında bu mükellefin 2004 ve 2005 yılı hesapları incelenmesi sonucunda hakkında cezalı vergi tarhiyatı yapılmış, ancak cezalar daha önce kesinleşmiş vergi ziyaı cezasının bulunduğu gerekçesi ile tekerrür hükmü uyarınca yüzde 50 oranında artırılarak kesilmiştir.
Burada tekerrür uygulaması ilk bakış itibariyle ve şeklen doğru gibi gözükmekteyse de hem tekerrür müessesesinin ihdas amacına hem de mantığına aykırıdır. Çünkü bu uygulamada 2007 yılında işlenen bir fiile kesilen cezan, 2004 yılında işlenen bir fiile kesilen ceza için artırım sebebi olmuştur. Oysa ki, tekerrür düzenlemesi, kabahat failinin vergi ziyaına yol açma eğiliminin önlenmesinde ve failin vergi ziyaına yol açmaktan alıkonulmasında verilmiş ve kesinleşmiş önceki cezanın yetersiz kaldığı, bu nedenle sonraki cezanın bu maksatları da gerçekleştirebilmesi için artırılması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Oysa aktardığım olayda 2007 yılında kesinleşmiş bir cezadan, 2004 ve 2005 yılında işlenen filler için böyle bir işlev yüklenmesi mümkün değildir. Zaten bu şekilde kesilmiş anlamsız cezalar, yargıdan dönmektedir.
Bu nedenle kanundaki düzenlemeyi, “Vergi ziyaına sebebiyet vermekten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihten itibaren belli süreler içinde işlenecek filler dolayısıyla tekrar ceza kesilmesi durumunda cezanın artırılacağı şeklinde anlamak ve uygulamak” gerekmektedir.
Burada bir sorunu da biz kendiliğimizden ortaya atalım. Bu ikinci cezanın bir yolla kesinleşmesinden sonra mükellef tarafından ödenmezse ve o şirketin hesaplarını tasdik eden yeminli mali müşavirin (YMM) sorumluluğuna gidilirse, YMM tekerrürlü cezadan mı, yoksa tekerrürsüz cezadan mı müteselsilen sorumlu olacaktır.
Bu konuyu çeşitli vergi dairelerinin müdürlerine sorduk. Bir kısmı cezaların şahsiliği ilkesine göre, tekerrür dolayısıyla artırılan kısımdan YMM’nin sorumlu olmayacağı görüşünü, bir kısmı da müteselsil sorumluluk müessesesinin özü gereği YMM’nin mükellefe kesilen toplam ceza tutarı müteselsilen sorumlu olduğunu, bu nedenle tekerrür dolayısıyla artırılan kısmın YMM’den de aranacağını savundular. Demek ki burada da uygulamada bir görüş birliği yok. Bana göre YMM’nin cezanın tekerrür artırımı kısmından müteselsilen sorumlu olmaması gerekir.
Tekerrürün sorunları bu kadar zannetmeyin. Devamı perşembeye.
Dünya I 20.02.2018