Maliye Bakanlığı 25.07. 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayınlamış olduğu tebliğ ile vergi mevzuatımızda yeni ihdas edilen “ izaha davet” müessesesinin usul ve esaslarını açıkladı.
Özetle bakanlık oluşturulacak izah tespit komisyonları aracılığı ile mükellefler nezdinde vergi incelemesi sayılmayan incelemeler yapabilecek, mükelleften yapmış olduğu ön inceleme ile ilgili izahta bulunmasını isteyecek, izah gelen cevap komisyon İçin tatmin edici olursa incelemeye sevk edilmeyecek, cevap yeterli olarak kabul edilmez ise mükellef nezdinde vergi incelemesi yapılmak üzere incelmeye sevk edilecek. Ya da mükellef komisyonun kendisini izaha çağırması üzerine hatasını eksiğini kabul edip vergi incelemesine ve vergi yargısına gitmeksizin kendisine sunulan indirimden faydalanıp ödemediği veya eksik ödediği vergiyi ödeyip konuyu kapatacaktır. Zaten komisyonun amacı olarak da belirlenen budur. Yani komisyonun işlevi, “yapacağı ön tespit sonucunda mükellefi izaha çağırıp bu konuda gel komisyonu ikna et, edemiyorsan indirimden faydalan benim tespitlerimi ikmal et, eğer bunları da yapmıyorsan ben senin hakkında vergi incelemesi başlatıyorum haberin olsun” sürecini yönetmektir.
İzaha davet müessesesinin hangi konularda yapılabileceğinin yani sınırlarının yasal olarak belirlenmiş olması da yerinde bir uygulama olarak değerlendirilmektedir. Ancak izah tespit komisyonlarının oluşturulması, çalışma usul ve esaslarının belirlenmesi ile zaten iş yükü yoğun olan vergi idaresinin yoğunluğunun daha da artacağını bu nedenle bu konu özelinde personel istihdam edilmek zorunda kalınacağı ve hatta zaman içinde bu işi yapacak yeni birimlerin oluşturulacağı da kaçınılmaz son olarak gözükmektedir.
Hiç kuşkusuz vergi idaresi bu müesseseyi ihdas ederek vergi gelirlerinin tahsilini arttırmak, vergi gelirlerinin tahsilindeki hızı artırmak ve vergi ihtilaflarını azaltmak istiyor ve bekliyor. Zaten bu amaçları çok net olarak anlaşılabiliyor. Ancak bu amaçları gerçekleştirebilmenin bize göre tek yolu ise “ izaha davet sonucu mükellefin yaptığı hatayı kabullenerek, anlayarak kendisine sunulan indirimden faydalanıp vergisini ve cezasını bir an evvel ödemesi” ile gerçekleşecektir. Yani tam anlamıyla iyi niyetli mükellefe yönelik bir uygulama! Çünkü iyi niyetli mükellef devletle karşı karşıya gelmemek adına gereken özeni göstermektedir. Bu süreçte kendi lehine vergi indirimi olması ise sürece katılmayı özendirecek ve teşvik edecektir.
Ama esas olanın sadece iyi niyetli mükelleflerden vergi almamak olması gerekir diye de düşünmekteyiz.
Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre vergilendirmede olayların gerçek mahiyeti esastır. Yani vergilendirmedeki ana ilke olayların gerçek mahiyetinin dikkate alınmasıdır. Biz teknisyenlere göre de doğru ve yerinde bir vergilendirme ilkesidir. Anlaşılan izaha davet uygulaması ile Maliye Bakanlığı bu vergilendirme ilkesini tam anlamı ile harekete geçirmeyi hedefliyor. Bunun içinde özellikle inceleme komisyonlarına fazlaca iş düştüğünü belirtmek zorundayım. Çünkü mükellefe Maliye Bakanlığı’nın görünen yüzü onlar olacaklar.
Ekonomik göstergelerin sıkıntılı olduğu ve millet olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu böyle bir ortamda iyi niyetli mükelleflerin korunup kollandıklarını hissetmeleri dertlerini anlatıp paylaşabilecekleri bir vergi idaresinin olması mükellefleri psikolojik olarak rahatlatacak ve idare İle yakınlaştıracaktır diye düşünmekteyiz.
Dolayısıyla psikolojik etkisi ile olumlu bir yönü de olduğu düşünülen bu sistemin başarısının bürokratik engellere takılmadan çalışması ve vergilendirmede olayların gerçek mahiyeti esastır ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesine bağlı olduğunu düşünmekteyiz. Bu sayede devlet ve mükellef ilişkileri daha sıcak hale getirilebilir. Dileriz yakalanılan bu fırsatı maliye ve mükellef olarak iyi değerlendiririz.
Dünya Gazetesi 28.07.2017