Vergi Usul Kanunu’nun vergi ve /veya ceza tarhiyatlarını ifade eden mükelleflere bildirimini sağlayan ihbarnamelerin ekinde bulunmasını gereken belgeleri düzenleyen 35 ve 366. maddeleri incelendiğinde, tarhiyatın sebep, hukuki dayanak ve idarenin bu konudaki saptama ve yorumlarını içeren inceleme raporlarının da birlikte tebliği gereğinin hükme bağlandığı görülmektedir. Bu zorunluluğa idare de uymaktadır.
Bu zorunluluk veya gereklilik, idarenin hukuka uyduğunu ve takdir haklarını ne yönde kullandığını göstermesi kadar, söz konusu işlemlere muhatap olanların izleyecekleri hukuki süreci belirlemeleri ve savunma haklarını kullanabilmeleri açısından da önem taşımaktadır.
Vergi idaresi bazı incelemelerde tarhiyatın sebep, hukuki dayanak, idari anlayış ve yorumları ile tespitlerini “vergi tekniği raporu” adı verilen raporlarda belirtmekte, daha sonra bu rapordan hareketle üretilmiş türev raporlarla tarhiyat yapma yoluna gitmekte, mükelleflere ise sadece türev raporları ihbarname ile birlikte tebliğ etmekte, buna karşılık vergi tekniği raporlarını tebliğ etmeyerek mükelleften gizleme yoluna gitmektedir.
Böylesi bir uygulamanın mükellef haklarına aykırılığını, tarhiyatın tebliğini esasa etkili olacak derecede usulsüz kıldığını, nitekim uygulama yargı mercilerinin bu gibi durumlarda tebliği iptal cihetine gittiklerini daha önce pek çok defa yazmıştım.
Şimdilerde idare, yine vergi tekniği raporunu gizleyerek ihbarnamelerle birlikte sadece türev raporları tebliğ etmekte, mükelleflerce açılan davalarda tebligat usulsüzlüğünün ileri sürülmesi halinde, vergi tekniği raporunu sonradan ve ayrıca tebliğ yoluna gitmektedir.
İdare tarafından izlenen ve anlamlandırmakta güçlük çektiğim bu yolun, açılmış davalara etkisini bu yazıma konu etmek istiyorum.
Vergi mahkemeleri, vergi tekniği raporunun ihbarname ekinde bulunmaması ve dava açılmasından önce ayrıca dahi olsa tebliğ edilmemiş olması halinde, ihbarnamelerin tebliğini esasa etkili şekilde hukuka aykırı bularak iptal etmektedir. Bu konuda vergi mahkemeleri kararlarında; “davacıya ihbarname tebliğ edilmesi esnasında inceleme raporu ile birlikte söz konusu raporların dayanağı olan vergi tekniği raporu tebliğ edilmeyerek, savunma hakkının engellendiği, vergi tekniği raporunun sonradan tebliğ edilmesinin, davacıya tam ve eksiksiz bir şekilde savunma hakkı tanındığını göstermeyeceği” gerekçesine dayanmaktadır. Hatta mahkemeler, bu kararlara karşı Danıştay Daireleri’nce verilen bozma kararları karşısında ısrar kararları vermektedirler (Örneğin, Ankara 1. Vergi Mahkemesi’nin 10.06.2014 gün ve E.2014/848, K.2014/1523 sayılı Kararı).
Ancak Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, dava sırasında vergi tekniği raporunun idare tarafından tebliğ edildiği ve özellikle davacının 2. cevap dilekçesinde bu konuda açıklamalarda bulunduğu ve karşı delillerini eklediği hallerde, mükelleflerin savunma haklarına kavuştuğu ve artık tebligattaki esasa etkili şekil aykırılığının ortadan kalktığı görüşündedir. Verilen ısrar kararları bu gerekçe ile bozulmaktadır (Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun E. 2016/82 K. 2016/83 sayı ve 10.2.2016 günlü; E. 2016/401K. 2016/444 sayı ve 13.4.2016 günlü Kararları)
Bu bozma kararlarına, kişinin başlangıçta kısıtlanan savunma ve hukuki yol seçiminin sonradan telafi edilemeyeceği, esasa etkili tebligat hatalarının ancak yeni bir tebligatla giderilebileceği, kişinin idarenin belirlemelerine göre uzlaşma, indirim gibi yollar arasında tercih yapma hakkının yok edilmesi, yargılama usulündeki dilekçeleşme hakkının zedelenmiş olması gibi gerekçelerle katılmak pek mümkün değildir.
Danıştay’ın, tebligatın iptal edilmesi halinde yeni tebligatın yapılmasına zamanaşımı sürelerinin elvermeyeceği ve be nedenle hazinenin kayba uğramasını önleme amacıyla bu şekilde içtihat oluşturduğu şeklindeki görüşlere ise inanmak istemediğimi de belirteyim. Zira Hazine ile mükellef arasında tarafsız ve bağımsız olarak hukuku gerçekleştirmekle yükümlü bir kurumun bu şekilde hareket edebileceğini ileri sürmek pek mümkün değildir.
Bu nedenle mükelleflerin dava sırasında kendilerine vergi tekniği raporu tebliğ edilmesi halinde, mahkemelerin artık esas açısından incelemeye geçebileceğini de dikkate alması gerekmektedir.
Öte yandan Danıştay Daire ve Genel Kurulu’nun, vergi tekniği raporunun hiç tebliğ edilmemesi haline ilişkin güzide görüşünü 17.4.2015 tarihli yazımda Bu yazıya gazetemizin web sayfasından veya www.bumindogrusoz.com adresinden ulaşabilirsiniz) aktarmıştım. Orada belirttiğim içtihatların aksine bir içtihada rastlamadığımı da, yanıltıcı olmamak için belirtiyorum.
Bumin Doğrusöz
Dünya Gazetesi – 18.07.2017