Giriş
Paranın insanlık tarihinde rol oynaması ile beraber en çok kullanılan belge özelliğini hiç kaybetmeyen fatura, bir belge düzenine ihtiyaç duyulmasıyla beraber hayatımıza çıkmamak üzere girmiş bir belge.
Dünya üzerinde medeniyetin uğramadığı yöreler hariç, insanlar yaptıkları bütün alış verişlerinde dolayısıyla hayatları boyunca belki binlerce kez fatura almış, vermiş veya kullanmışlardır. Ancak bu kadar çok kullandığımız alış/veriş belgesi niteliğinde olan faturanın birçok özelliğini tam olarak bilmediğimiz de ayrı bir gerçek.
Faturanın güncel hayatımızın başköşesindeki yerini hiçbir zaman tamamlamayacağı dünyamızda ve faturanın bu önemi karşısında, faturanın kullanımı ile ilgili özellikleri biliyor muyuz? Ticaret Kanunu’muz da fatura konusu yeteri kadar açık mıdır?
Cumhuriyet tarihimizde üç adet Ticaret Kanunu çıkartılmıştır. Her kanunda da fatura ile ilgili maddeler bulunmaktadır. Bu kanunlardaki fatura maddelerini tek tek yazımızda bulacaksınız. Her üç kanunda geçen hükümlerde büyük bir değişiklik bulunmamaktadır.
Son 6102 sayılı Kanundaki maddeye gelişen teknoloji ile ilgili küçük bir ilave yapılmıştır.
Halbuki faturanın ticari hayatımızdaki uygulamasında açık/kapalı fatura konusu sorun olarak durmaktadır. Bu sorun Ankara Ticaret Odası tarafından alınan 21.11.1948 tarih ve 6 no.lu teamül kararı ile çözümlenmiştir.
Bunun yanında faturanın içeriğine 8 gün içinde yapılacak itiraza açıklık getirilmesi gerekmektedir. Burada içerik konusu geniş bir anlam taşımaktadır.
FATURA NEDİR
Fatura’nın Türk Ticaret Kanunlarında tanımı yapılmamıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında Fatura ile ilgili olacak “(1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” hükmü bulunmakta, ikinci fıkrasında ise “(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.”denilmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda fatura ile ilgili olarak bu ifadelerden başka bir açıklama bulunmamaktadır.
Fatura Vergi Usul Kanunu’nun 229-232 maddelerinde hüküm altına alınmıştır.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde “Fatura, Satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” şeklinde ifade edilmiştir.
24.12.2003 Tarih ve 25326 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2003 Tarih ve E:2001/1, K:2003/1 sayılı kararında ise Fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmaktadır.
Bütün bu bilgiler çerçevesinde biz Faturayı; “satıcı ile müşteri arasında meydana gelen ticari bir ilişkiyi ispat etmeye yarayan, hukuki niteliği olan bir belgedir” şeklinde tanımlamaktayız.
Faturanın konu edildiği Türk Ticaret Kanunu’ndaki ve Vergi Usul Kanunu’ndaki yukarıya çıkartılan hükümler ve bu hükümlere dayanılarak yapılan tarifler ışığında, bir faturanın düzenlenebilmesi için;
Satıcı tarafından müşterisine bir emtia satılmış olması veya bir hizmetin sunulmuş olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla bir faturanın düzenlenebilmesi için her şeyden önce taraflar arasında yani satıcı ile müşteri arasında akdi bir iş ilişkisi olmalıdır. Bu akdi iş ilişkisi sözlü ya da yazılı olabilir, ancak şurası muhakkaktır ki, satıcı tarafından müşteriye aralarında yaptıkları bir anlaşma çerçevesinde ve bu anlaşmada gösterilen şartlar dahilinde bir mal verilmiş ya da hizmet sunulmuştur.
Taraflar arasında bir mal veya hizmet alım satımı ile ilgili olarak sözlü ya da yazılı bir sözleşme yapılmış ve satıcı bu sözleşmenin gereğini ifa ederken müşterisine sunmuş olduğu mal ya da hizmetle ilgili açıklamaları yazdığı bir belgeyi yani faturayı satmış olduğu mal ya da sunmuş olduğu hizmet ile beraber ya da bu sunumları yapmasından itibaren (Vergi Usul Yasası’nın 231/5 maddesi gereğince) 7 gün içinde müşterisine vermektedir.
Bu açıklamamızdan, diğer bir anlatımla ticari faaliyetin bu şekilde devam etmesinden anlaşılacağı üzere fatura taraflar arasında yapılan anlaşma ile beraber değil, fakat bu anlaşmaya dayanılarak oluşan ifa ile beraber düzenlenen bir ticari belge hüviyetindedir.
TARİHİ SÜREÇ
18 Ramazan 1266 tarihli Kanunname-i Ticaret (28.Temmuz.1850)(*)
Yazımızda bütün Ticaret Kanunlarından söz etmemizden dolayı Tanzimat döneminde çıkartılan 18 Ramazan 1266 tarihli Kanunname-i Ticaret’e sadece bilgi amaçlı olarak değinmek istedik.
“Özel hukuk sahasında hazırlanan ilk büyük kanun olan Kanunname-i Ticaret’in hükümlerinin büyük bir çoğunluğu Fransız Ticaret Kanunu’ndan iktibas edilmiştir. Bu kanuna, 1276 (1860) tarihinde “Ticaret Kanunname-i Hümayunu’na Zeyl” başlığı altında bir ilave yapılmış ve bu kanun gereğince Ticaret Mahkemeleri kurulmuştur.” Kaynak : (Hıfzı Veldet, s. 196 vd; Mustafa Reşit Belgesay, “Tanzimat ve Adliye Teşkilatı”, Tanzimat 1, İstanbul 1999, s. 214.) Alıntı yapan: Yrd. Doç. Dr. Abdullah Demir M.Ü. Hukuk Fakültesi, Türk Hukuk Tarihi Anabilim dalı. İlk Usul Kanunu Usul-Ü Muhakeme-İ Ticaret Nizamnamesinin Transkripsiyonu e-akademi Şubat-2008 sayısıhttp://www.e-akademi.org/incele.asp?konu=%DDLK%20USUL%20KANUNU%20USUL-%DC%20MUHAKEME-%DD%20T%DDCARET%20N%DDZAMNAMES%DDN%DDN%20TRANSKR%DDPS%DDYONU&kimlik=1203352906&url=makaleler/ademir-3.htm) Erişim: 21.04.2017 S:14.14
(*) Çeviri : http://www.i-takvim.com/takvimler/hicri_takvim_cevir.php
865 Sayılı Ticaret Kanunu’ndaki Fatura Maddesi
28.06.1926 tarih ve 406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 865 sayılı ilk Ticaret Kanun’unda Fatura, 684 ve 695 inci maddelerde yer almaktadır.
“Madde 684: Bir faturayı sarahaten veya zımnen kabul eden kimse anın münderecatını da kabul etmiş addolunur. Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün zarfında mündericatı hakkında bir itiraz dermeyan etmemiş ise mündericatını kabul etmiş addolunur.”
Maddenin yeni Türkçeye çevrilmiş hali.
“Madde 684: Bir faturayı açıkça veya dolayısıyla kabul eden kimse onun içeriğini de kabul etmiş sayılır. Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün zarfında içeriği hakkında bir itiraz ortaya koymamış ise içeriğini kabul etmiş sayılır.”
“Madde 695: Müşteri mebiin faturasının itasını ve semen tediye olunmuş ise anın faturaya dercini isteyebilir.”
Maddenin yeni Türkçeye çevrilmiş hali.
“Madde 695: Müşteri satılan şeyin faturasının ödeme ve alıcının borcu tediye olunmuş ise onun faturaya yazılmasını isteyebilir.”
Mebiin kelimesi, “Satılan şey” olarak tanımlanmıştır. (Avukat Hüseyin Özcan. Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, 7. Baskı Mart 1993. S: 501)
Mebiin ile ilgili örnek : Alışverişte semenin mebîin emsallerinin değerinde olması esas kabul edilmekle beraber taraflar karşılıklı rıza ile semeni mebîin piyasa değerinin altında veya üstünde bir miktar olarak da belirleyebilir. Buna “semen-i müsemmâ” denilirken mebîin piyasa değerine “semen-i misl” adı verilir. (http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=360466. Erişim : 19.04.2017 S: 16.28)
6762 Sayılı Ticaret Kanunu’ndaki Fatura Maddesi ve Gerekçesi
09.07.2056 Tarih ve 9353 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Fatura 23. maddede yer almaktadır.
3. Fatura ve teyit mektubu:
Madde 23 – Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini istiyebilir.
Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.
Şifahen,telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanların muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Fatura ve teyit mektubu başlıklı 23. Maddesinin gerekçesi :
Tasarının 23 ncü maddesi, Ticaret Kanununun (684), (695) maddelerini birleştirerek bir taraftan fatura vermek mükellefiyetini, diğer taraftan alınan bir faturaya karşı kısa bir müddet içinde itiraz edilmezse münderecatının kabul edilmiş sayılacağı ve aynı prensibin de teyit mektubu hakkında cari olduğu hususunu bugünkü kanuna ve ticaret hayatına uygun bir şekilde tanzim etmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki Fatura Maddesi ve Gerekçesi
14.02.2011 Tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Fatura 21. maddede yer almaktadır.
3. Fatura ve teyit mektubu
MADDE 21– (1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Fatura ve teyit mektubu başlıklı 23. Maddesinin gerekçesi :
Bu hüküm 6762 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinden aynen alınmıştır. Sadece 6762 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinin ikinci cümlesindeki “veya” yerine, hükme daha uygun olduğu için ”ve” kullanılmıştır.
Not: Alt Komisyonca, Tasarının 21. Maddesinin üçüncü fıkrası herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla yapılan sözleşmelerin teyidini kapsayacak şekilde genişletilerek , günün ihtiyaçlarına uygun hâle getirilmiş, bu değişiklik Adalet Komisyonunda kabul edilmiştir. (Yeni Türk Ticaret Kanunu, Hazırlayan Av. Mutlu Dinç. Seçkin Yayınları. Mart 2011)
Ticaret Kanunlarındaki Fatura Maddelerinin Karşılaştırılması
Aşağıdaki tabloda,
28.06.1926 tarih ve 406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 865 sayılı Ticaret Kanunu’nda,
09.07.2056 Tarih ve 9353 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda,
14.02.2011 Tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda
Bulunan fatura ile ilgili maddelerin karşılaştırılması yapılmıştır.
-
865 SAYILI KANUN
6762 SAYILI KANUN
6102 SAYILI KANUN
Madde 684: Bir faturayı sarahaten veya zımnen kabul eden kimse anın münderecatını da kabul etmiş addolunur. Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün zarfında mündericatı hakkında bir itiraz dermeyan etmemiş ise mündericatını kabul etmiş addolunur .
Yeni Türkçe hali
Madde 684: Bir faturayı açıkça veya dolayısıyla kabul eden kimse onun içeriğini de kabul etmiş sayılır. Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün zarfında içeriği hakkında bir itiraz ortaya koymamış ise içeriğini kabul etmiş sayılır.
Madde 695: Müşteri mebiin faturasının itasını ve semen tediye olunmuş ise anın faturaya dercini isteyebilir.
Yeni Türkçe hali
Madde 695: Müşteri satılan şeyin faturasının ödeme ve alıcının borcu tediye olunmuş ise onun faturaya yazılmasını isteyebilir.
3. Fatura ve teyit mektubu
Madde 23 – Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini istiyebilir.
Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.
Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanların muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
3. Fatura ve teyit mektubu
MADDE 21- (1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere, her üç kanundaki fatura maddelerinde öz itibariyle önemli bir değişiklik yoktur. 6762 sayılı Kanunun 21. Maddesine konulan 3.fıkra fatura ile ilgili kabulün nasıl yapılacağına açıklık getirmiştir. 6102 sayılı Kanunda ise bu ifadeleri iletişim veya bilişim araçları ifadeleri eklenmiştir.
VERGİ USUL KANUNU VE TİCARET KANUNUNDAKİ FATURA MADDELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Fatura ile ilgili hükümler Vergi Usul Kanunu’nda da yer almaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin ödediği meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”
Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinde konu edilen faturanın tarifi ile Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde hüküm altına alınan faturanın tarifindeki birbirine uyum hemen belli olmaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre, bir faturanın düzenlenebilmesi için, her şeyden önce ticari vasfa sahip bir tacir tarafından bir malın satılması veya bir işin yapılması gerekmektedir. Burada faturanın düzenleyicisi konumunda bulunan tüccarın bir vergi mükellefi olması ve ticari hüviyetinin bulunması şartı aranmaktadır. Konuya diğer bir yönden yaklaştığımızda vergi mükellefi olmayan ve tacir vasfı bulunmayan bir kimsenin sattığı emtia veya yaptığı bir iş karşılığında fatura düzenleme mecburiyeti bulunmamaktadır anlamı çıkmaktadır. Zaten bir fatura ancak vergi mükellefi konumunda ve ticari hüviyeti olan hakiki veya hükmi bir şahıs tarafından düzenlenebilmektedir. Çünkü ancak vergi mükellefi olan hakiki ya da hükmü şahıslar fatura bastırabilme ya da noterde tasdik ettirebilme hakkına sahiptir.
Fatura içeriğinde gösterilen, satılan emtianın veya yapılan işin tutarı bu emtiayı satın alan veya işi yaptıran müşteri tarafından borçlanılan meblağdır. Burada, Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesindeki “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmünü bir arada düşünmek gerekmektedir.
Bir müşteri tarafından talep edilen emtia veya yaptırılan iş, vergi mükellefi bir tacir tarafından yerine getirilmiş ve bu ilişki neticesinde satıcı konumunda bulunan tacir tarafından, müşteri adına bir fatura düzenlenmiştir. Adına düzenlenen bu fatura içeriğine müşteri tarafından sekiz gün içinde itiraz edilmediği takdirde ve bu fatura sözleşmenin kuruluşundaki gerekli şartları taşıyor ise, bu faturanın içeriği kabul edilmiş sayılacaktır. Bu durumda müşteri fatura tutarını ödememiş ise ödemekle yükümlü bulunmaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesindeki diğer bir hüküm ise, faturanın “ticari bir vesika” niteliğinde olduğudur.
Faturanın ticari bir vesika olma özelliğinden dolayı, ticari hayatımızı düzenleyen kurallar içinde önemli bir yer tutmaktadır. Satıcı ve müşteri arasındaki ticari ilişkiyi ispat etmek açısından faturanın önemi büyüktür. Diğer bir anlatımla ticari bir ilişkinin tek ispat belgesi olmasa da, bu ilişkiyi yasalar açısından geçerli kılan emtia satan veya hizmet sunan tarafın (satıcının) gelirlerinin tespit edilmesine yardımcı olan en önemli belgedir. Diğer bir yaklaşımla fatura, ticari bir belge olma özelliğinden dolayı işletmelerin cirolarını belirleyen bir vesika durumundadır.
Vergi Usul Kanunu’nun “Fatura Nizamı” başlıklı 231 maddesinin 5. Fıkrasında “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” Hükmü bulunmaktadır. Faturanın hiç düzenlenmemiş sayılması hususu, Vergi Usul Kanunu’nun da yukarıda sözü edilen 231/5 maddesi gereğidir. Buna karşın Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde hiç düzenlenmemiş sayılan fatura muhteviyatı mal ve hizmet karşı tarafa sunulmuştur. Bu nedenle fatura Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde delil teşkil edecektir. Ancak, bu konuda Vergi Usul Kanunu’ndaki cezai hükümler uygulanabilecektir.
Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesi fatura kullanma mecburiyetini hüküm altına almıştır.
Bu hükümlere göre,
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler,
– Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara,
– Serbest meslek erbabına,
– Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara,
– Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere,
– Vergiden muaf esnafa
sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.
Sonuç olarak fatura, düzenlenmesi mecburi olan bir belgedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun “Fatura ve teyit mektubu” başlıklı 21. Maddesinin 1. fıkrasında “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” İfadeleri bulunmaktadır. Bu fıkranın sonu “isteyebilir” kelimesi ile bitmektedir. Burada iki nokta bulunmaktadır,
Birincisi, diğer taraf,(müşteri) kendisine bir fatura verilmesini,
İkincisi, bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini
İsteyebilecektir. Halbuki bu iki husus da zorunludur. Diğer bir anlatımla “isteyebilir” kelimesinin “ister” olması gerekmektedir.
AÇIK VE KAPALI FATURA SORUNU
Ticari hayatımızda,
– “Açık Fatura” deyimi, bedeli ödenmemiş fatura,
– “Kapalı Fatura” deyimi, bedeli ödenmiş fatura
anlamında kullanılmaktadır.
Bir fatura düzenlendiği zaman Vergi Usul Yasası’nın 231. maddesi hükümlerine göre faturanın baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya yetkili olanların imzasının bulunması gerekir. Bu fatura Vergi Usul Yasası’nın 229. maddesine göre müşterinin borçlandığı meblağı göstermektedir. Bu iki ifadeyi ve yasa hükmünü dikkate alarak düşündüğümüzde, bir faturanın düzenlenerek baş tarafının iş sahibi veya adına yetkili kimselerin imzası ile müşteriye verilmesi halinde, bu fatura müşterinin borçlandığı meblağı göstermektedir. Yani bedeli satıcı tarafından tahsil edilmemiştir. Piyasa düzenindeki ifadesi ile bu fatura, açık faturadır.
Açık/Kapalı fatura konusuna 865 sayılı, 6762 sayılı ve son olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 1956 yılında çıkartılmıştır. Bu yıldan, yeni 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yayımlandığı 2011 yılına kadar 55 yıl geçmiş olmasına ve bu sürede Mahkemelerde açık/kapalı fatura sorunu ile ilgili pek çok dava görülmüş olmasına karşın, 6102 sayılı Kanuna bu sorunu çözecek bir ifade konulmamıştır.
Konu Ankara Ticaret Odası tarafından alınan 21.11.1948 tarih ve 6 no.lu teamül kararı ile çözülmeye çalışılmaktadır.
Ankara Ticaret Odası tarafından alınan 21.11.1948 tarih ve 6 no.lu teamül kararı aşağıya alınmıştır.
“Ticarethane tarafından satışı yapılan mallara ait fatura muhteviyatı alıcı tarafından ödendiğinde, bayi tarafından faturanın altına damga pulu yapıştırılarak tarih, ticarethane klişe ve mührü ile birlikte selahiyattar olan tarafından imza edilerek pul iptal olunur. Bu şekildeki faturaya bedeli alınmış (kapanmış, akide edilmiş) fatura denir. Bedeli alınmıştır kaydını ihtiva etmeyen faturada damga pulu üzerine ticarethane klişe veya mührü ve selahiyetli olanın imzası mevcut olduğu takdirde, bu kaydın mevcut olmaması bir hüküm ifade etmez. Yani fatura bedeli ödenmiş, akide edilmiş sayılır.”
Ankara Ticaret Odası tarafından alınan bu karar ile açık/kapalı fatura konusunda bir teamül oluşmuştur.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Ticaret Odası’na hitaben yazılan 03.Nisan.2009 tarih ve 1879 sayılı yazıda “ Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanununda “ açık fatura” ve “kapalı fatura” konuları hakkında herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kavramlar “ticari örf ve adet” hukukunun gelişimiyle doğmuştur. Buna göre peşin olan satışlarla veresiye satışları birbirinden ayırt etmek üzere başlatılan “açık fatura” ve “kapalı fatura” uygulamaları zaman içerisinde bir örf ve adet kuralı halini almıştır.
Bu kapsamda, Bakanlığımıza yapılan başvurularda; açık faturadan fatura bedelinin ödenmediği, kapalı faturadan ise; fatura bedelinin ödendiği anlaşılması gerektiği hususlarında örf ve adet talepleri Bakanlığımızca uygun görülmüştür. Nitekim, Yargıtay’ın bir çok kararında açık fatura – kapalı fatura kavramı kabul edilmiş, açık faturanın bedelinin ödenmediğine, kapalı faturanın da bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceği görüşü benimsenmiştir” ifadeleri ile açık – kapalı fatura kavramına açıklı getirilmiştir.
Faturanın bedelinin tahsili ile ilgili yasalarımızda bir şekil şartı öngörülmemiş ve bir usul geliştirilmemiştir.
Ticari hayatta fatura tutarlarının tahsil edilmesinin göstergesi ve usulü piyasa düzeni içinde kendi kendine oturmuştur. Bu çerçevede, faturanın bedeli iki şekilde satıcı tarafından tahsil edilmektedir.
Faturanın alt kısmının satıcı veya adına yetkili kimselerce imzalanması müessesenin kaşesinin vurulması ve “bedeli alınmıştır” ifadesinin yazılarak tarih atılması ile faturanın bedelinin satıcı tarafından tahsil edilmesi hali oluşmuştur. Bu durumdaki fatura, kapalı faturadır. Kapalı fatura, diğer bir anlamı ile makbuz niteliği de taşımaktadır. Satıcı, malı satmış ve bedelini aldığını beyan etmektedir.
Bir faturanın bedelinin tahsil edilmesi yani kapalı fatura haline gelmesi durumunda iki nokta önümüze çıkmaktadır.
a. Faturanın tanzim tarihi ile bedelini tahsil tarihi aynı tarihi taşıyabilir. Bu durumda satıcı ve müşteri ilgili faturayı, üzerinde taşıdığı tarihte muhasebe kayıtlarına geçireceklerdir.
b. Faturanın tanzim tarihi ile bedelinin tahsil tarihi arasında farklılık olabilir. Diğer bir anlatımla faturanın tanzim edildiği tarihte bedeli tahsil edilmemiştir. Fatura bedeli müşteri tarafından sonraki herhangi bir tarihte ödenecektir. Bu durumda fatura açık olarak düzenlenecektir. Bu durumda faturanın bedelinin ödendiği tarihte ilgili açık fatura üzerinde faturayı kapatma işlemi yapılması olanaksızdır. Çünkü açık düzenlenen (Açık düzenlenmesinin sebebi bedelinin ödenmemiş olmasıdır) fatura muhasebe kayıtlarına tanzim tarihi itibari ile alınmıştır. Tahsil tarihi fatura tarihinden başka bir günü taşıyacağından bu fatura üzerinde işlem yapmamak gerekir. Çünkü, ilgili açık fatura satıcı firmanın kayıtlarında ve müşteri firmanın kayıtlarında açık (ödenmemiş) olarak görülmektedir. Her iki müessesede açık bulunan bu hesapların kapatılabilmesi için yapılacak en uygun işlem tahsilatı yapan satıcı firmanın tahsil ettiği para, çek veya senet karşılığında müşterisine tahsilat makbuzu vermesi halidir. Bu durumda hem satıcının hem de müşterinin hesapları kapanacaktır.
Satıcının bir tahsilat makbuzu verememesi halinde müşteri firma parayı ödediği ile ilgili olarak kendisi tarafından düzenlenecek bir ödeme makbuzunu satıcıya imzalatabilir.
Burada açıklanan konular, ticari hayatımızda, piyasa şartları dahilinde kullanılan, piyasada iş yapan satıcı ve müşteri hüviyeti taşıyan vergi mükellefleri tarafından uygulanan ve bu uygulamalara Yargıtay, Maliye Bakanlığı gibi aldıkları kararlar ile piyasa şartlarını oluşturan makamlar tarafından itiraz ve düzeltme gelmemiş olan hususlardır.
Burada faturanın kapatılması ile ilgili olarak açıklanan hususlar satıcının ve müşterinin her ikisinin de birinci sınıf defter tutan tacir olması halinde geçerli bulunmaktadır.
Açık bir faturanın işletme defteri tutan satıcı ve müşteri arasında alınıp verilmesi durumlarında ise faturanın kapalı olup olmaması muhasebe açısından fark etmeyecektir. Ancak faturanın bedelinin ödenmiş olup olmaması durumu ve bu hususun ispatı iki taraf arasındaki hukuki bir durumdur. Satıcı ve müşteri arasında faturanın bedelinin tahsili konusunda bir ihtilaf olması halinde, faturanın açık/kapalı olmasına ve her iki taraf arasında alınıp verilmiş olan makbuzlara bakılacaktır.
FATURA MADDESİ İLE İGİLİ ÖNERİ
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda Faturayı konu eden 21. madde ile, eski Türk Ticaret Kanunu’nda bulunan hükümlere bir yenilik getirilmemiştir. Halbuki, gelişen ticari hayat, teamüller ve yargı kararları ile halen boşlukları doldurulmuş ancak Yasa maddesine yansımamış bir düzen bulunmaktadır. Bu nedenle getirilecek yasa maddesi ile oturmuş olan düzeni hüküm altına almakta muhakkak ki yarar olacaktı.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Fatura ve Teyit Mektubu” başlıklı 21. maddesi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun aynı başlıklı 23. maddesinin günümüz Türkçe’sine göre düzenlenmesi ile oluşturulmuştur.
Daha açık bir ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Fatura ile ilgili hükümler aynen korunmuş, sadece yeni metinin 3. Fıkrasına getirilen elektronik ortamın gelişmesine uygun hükümler dışında bir yenilik getirilmemiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Fatura ve Teyit Mektubu” başlıklı 23. maddesinin gerekçesinde “Tasarının 23’üncü maddesi, Ticaret Kanunu’nun 684, 695’inci maddelerini birleştirerek bir taraftan fatura vermek mükellefiyetini, diğer taraftan alınan bir faturaya karşı kısa bir müddet içinde itiraz edilmezse münderecatının kabul edilmiş sayılacağı ve aynı prensibin de teyit mektubu hakkında cari olduğu hususunu bugünkü kanun ve ticaret hayatına uygun bir şekilde tanzim etmektedir” ifadeleri bulunmaktadır.
Halbuki, Prof. Dr. Hirsch tarafından hazırlanan Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edildiği 1956 yılından bu yana ticari hayatımız devamlı gelişme göstermiştir.
Fatura, genel tanımıyla, müşteri ile satıcı arasında meydana gelen ticari ilişkiyi belgelendirmeye yarayan bir araçtır.
Fatura, sadece Türk Ticaret Kanunu ile değil Vergi Usul Kanunu ile de kaideleri belirtilen bir belge niteliğindedir. Bu nedenle de Türk Ticaret Kanunu’ndaki fatura ile ilgili hükümlerin genel olarak ticari hayatımızda uygulanan bütün mevzuat ve teamüllere cevap verecek nitelikte olması gerekmektedir.
Bugün, uzun zamandır uygulanan, aksaklıkları fiilen yaşanmış, boşlukları gerek günlük hayatta kabul edilen teamüller gerek Yüksek Yargı Kararları ile doldurulmuş bir düzen bulunmaktadır.
Özellikle ticari hayatın olmazsa olmazı niteliğinde olan “Fatura” ile ilgili düzenin eksiksiz olarak sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda değindiğimiz üzere;
a) Fatura, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi belgelendiriyor olmasından dolayı, mal ya da hizmet satışında bulunan tarafından düzenlenmesi şart olan bir belgedir. Türk Ticaret Kanunu’nun “Fatura ve teyit mektubu” başlıklı 21. Maddesinin 1. fıkrasında “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” İfadeleri bulunmaktadır. Bu fıkranın sonu “isteyebilir” kelimesi ile bitmektedir. Burada iki nokta bulunmaktadır,
Birincisi, diğer taraf,(müşteri) kendisine bir fatura verilmesini,
İkincisi, bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini
İsteyebilecektir.
Halbuki bu iki husus da zorunludur. Diğer bir anlatımla “isteyebilir” kelimesinin “ister” olması gerekmektedir.
Bu tanımlama, Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edildiği 1956’da belki benimsenebilecek bir ifade olabilirdi.
Ancak Fatura, Türkiye şartlarında isteğe bağlı olarak düzenlenebilecek bir belge değildir. Her ne kadar bu konuda bir tartışma bulunmuyorsa da, Kanun maddesi olarak bu hususun kesin bir ifade ile belirtilmesi muhakkak ki olumlu olacaktı.
b) Ticari hayatımızda halâ açık/kapalı fatura tartışması süre gelmektedir. Fatura düzenleyen mükellefler yılların verdiği alışkanlık ile bedelini almasalar dahi imzalarını faturanın altına atmakta, dolayısıyla kapalı fatura düzenlemektedirler. Mahkemelerde taraflar kapalı kesilmiş olan bir faturanın aslında parasını almadıklarını iddia etmekte ve bu durumu çeşitli şekillerde ispat etmeye çalışmaktadırlar. Özellikle işletme defteri tutan mükellefler bunu fazlası ile yapmaktadırlar.
Düzenlenmiş olan bir faturanın bedelinin ödenmiş olup olmadığının faturanın üzerinde nasıl gösterileceği 6762 sayılı Kanun’un 23. maddesinde belirtilmediği gibi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da açıklık sağlanmamıştır.
Mahkemeleri bu gereksiz tartışmalardan, mükellefler arasında oluşan bu anlaşmazlıktan bir Kanun hükmü ile kurtarmak, fatura alan ve veren açısından da ödeme konusuna açıklık getirmek zorunludur.
Ticari hayatımızda bir faturanın ödenmiş olup olmadığının belli edilmesi ile ilgili hükümler Ankara Ticaret Odası’nın 21.11.1948 tarih ve 6 no.lu teamül kararına dayanmaktadır.
c) Kanun metninde bulunan içerik kelimesinin her zaman fatura üzerindeki hangi hususlar üzerinde geçerli olduğu noktası tartışmalı olmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da buna bir açıklık getirilmemiştir.
24 Aralık 2003 Tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2001/1, K. 2003/1 sayılı kararın özeti şu şekildedir. “Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine”
Yüce Yargıtay’ın bir çok kararında sözü edildiği üzere “fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.” Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için TTK’nın 21. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği, ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan, satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumunda -ki buna muhatabınca itiraz edilmesi dahi- bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir. Nitekim, Yüce Yargıtay’ın yukarıda sözü edilen kararının Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’ndaki tartışmaları sırasında “TTK’nın 23/2. maddesi hükmündeki karinenin, faturanın olağan içeriği (mutad münderecatı) hakkında geçerli olması gerektiği, mutad içeriğin ifa ile ilgili hususlarla sınırlı olduğu kabul edilerek, faturaya sözleşmeyi değiştiren veya diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtlar konulduğu taktirde, olağan (mutad) olmayan bu hususlara faturayı alanın süresince itiraz etmemesi durumunda bu kayıtlarla sorumlu olmayacağı benimsenmiştir.”
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere fatura içeriğinden anlaşılması gerekenin; taraflar arasındaki ticari ilişkinin kuruluşu sırasında var olmayan ve sonradan sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran hükümlerin faturanın mutad içeriğinin kabul edilmesine olanak bulunmadığıdır.
Sonuç: Ticari hayatımızın vazgeçilmez vesikası olan faturayı açıklayan Yasa maddesinin geçmişten gelen tecrübeler ile donatılması, sonradan çıkacak tartışmalara son verilmesi açısından çok önemlidir.
Yukarıda belirttiğimiz açıklamalar ışığında Türk Ticaret Kanunu’muzun “Fatura ve teyit mektubu”başlıklı 21. Maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenebileceği düşünülebilir.
“3. Fatura ve teyit mektubu
MADDE 21. – (1) Ticarî işletmesi gereği bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ister. Faturanın bedeli ödenmiş ise alt kısmı, ödenmemiş ise üst kısmı faturayı veren tarafından imzalanır.
(2) Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, tarafların anlaştıkları hususları belirten içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa içeriğini kabul etmiş sayılır.
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. Maddesi ile yukarda belirttiğimiz düzenleme önerisi ile ilgili 21. Madde mukayeseli olarak aşağıdaki tabloda yer almaktadır
6102 sayılı Kanun Madde 21 |
Öneri Madde 21 |
3. Fatura ve teyit mektubu |
3. Fatura ve teyit mektubu |
(1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. |
(1) Ticarî işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ister. Faturanın bedeli ödenmiş ise alt kısmı, ödenmemiş ise üst kısmı faturayı veren tarafından imzalanır. |
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. |
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, tarafların anlaştıkları hususları belirten içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa içeriğini kabul etmiş sayılır. |
(3)Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır. |
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır. |
Dünya Gazetesi 12.07.2017