Global piyasaların en büyük sorunu nedir sorusunun yanıtı bence kısa vadeciliktir. Kısa vadecilik, finansal piyasaları çok kısa süreli periyotlarda değerlendirme eğilimidir. Getiri konusu tartışılırken, genelde yatırımların nominal getirisine odaklanılır. Oysa yatırımcıyı ilgilendiren; enflasyondan, devletin aldığı vergiden, alım satım işlemleri için ödenen komisyondan sonra kalan reel getiridir. Çok kısa vadeli yatırım; daha yüksek vergi oranı, daha yüksek işlem komisyonu ve daha düşük reel getiri olarak yatırımcıya dönüyor.
Modern finans piyasalarındaki bu sıkıntı giderek büyüyor. Yatırımcı; yatırım seçeneklerinin, günlük haber bombardımanının altında kalıyor. Bu durum yatırımcılara irrasyonel kararlar aldırıyor. Davranış sapmaları artıyor. Bu sapmalar yatırımcılara daha fazla hata yaptırıyor. Yatırımcıda, ‘‘piyasayı yenemeyen yetersizdir’’ algısı oluşuyor. Aslında bırakın küçük yatırımcıları, piyasa profesyonellerinin yüzde 80’i piyasanın üzerinde bir getiri elde edemiyor. Türkiye’deki yatırım ve emeklilik fonlarının genel performansları ortadadır. Aslında bu işler Türkiye’de neresinden tutsanız elinizde kalır. Siyasetçiler de, bürokratlar da, finansal varlık fiyatlarıyla ilgili açıklamalar yaparlar. Örneğin Borsa İstanbul’un Başkanı ki kendisi aynı zamanda Türkiye Varlık Fonunun üyesidir, ‘‘Borsada ilave yüzde 20’lik prim var’’ açıklaması yapabilir. Tabii yetkili insanlardan buna benzer ifadeler duyan yatırımcıların kafası karışıyor. Türkiye’deki yatırımcılarda hiçbir dönemde orta-uzun vadeli düşünme alışkanlığı oluşmadı. Bizim yatırımcıda her zaman kısa vadede zengin olma hayali vardır. Yatırımcıların bu meylini bilenler, ilgi çekici finans jargonu kullanırlar. Kısa vadeli bakış açısı ve bunun negatif yansımaları sadece Türkiye’de gözlenmiyor. Dünyanın en derin finans piyasasına sahip olan ABD’de yatırımcıların ortalama hisse senedi tutma süresi bir aya düştü. On sene önce bu süre iki yıldı. Kısacası; Türkiye’de de, ABD’de de, yatırımcılar bir ay gibi çok kısa bir sürede iyi para kazanmak istiyor. Amerikalı yatırımcılar bizim yatırımcılara benzemeye başladı. Bir süre öncesine kadar Türkiye ile ABD arasındaki temel fark, Amerika’daki karar vericilerin finans piyasalarıyla ilgili yorum yapmamalarıydı. Trump başkan seçildikten sonra bu durum değişti. Trump halka açık şirketlerle ilgili yorum bile yapıyor. Bağımsız bir kurum olan Fed’e net mesajlar veriyor. Trump’ın ekonomi bürokratları doların değeriyle ilgili görüş bildiriyor. Bunlar Obama döneminde pek görülmezdi.
2009 krizinden sonra küresel yatırımcılarda, ‘‘Piyasaların arkasında nasıl olsa büyük merkez bankaları var. Finansal varlık fiyatlarında sert düşüşlere izin verilmez’’ düşüncesi oluştu. Boğa yani yükseliş piyasasının süreceği beklentisinin kısa vadeli bakış açısıyla birleşmesi ortaya zehirli bir karışım çıkarıyor. Profesyonellerin yönettiği hedge fonların ortalama performansını gösteren hedge fon endekslerinin son üç yıldaki reel getirisi negatiftir. Bu fonların son dört yıldaki ortalama reel getirisi yüzde 2 civarındadır. Önceden uzun vadeli yatırımlar yapan hedge fon grubu da kısa vadecilik rüzgarına kapıldı. Hisse senetleri ve tahvillerden oluşan klasik bir portföyü ele alırsak; bu finansal varlıkları elde tutma süresi uzadıkça, portföyün ortalama reel getirisi de artıyor. Kendi çalışmalarımın dışında, bu konuyla ilgili çok sayıda bilimsel makale var. Bu yayınlarda yaratılan tahvil-hisse senedi portföylerinde farklı sürelerde farklı getiriler gözükse de, ortak payda çok kısa vadeli bakış açısının bu finansal enstrümanların temel yapısıyla örtüşmediğidir. İki yıl vadeli bir tahvilin performansı, bir aylık zaman dilimi içindeki fiyat hareketlerine göre değerlendirilemez. Vadesi olmayan bir hisse senedinin performansı da, üç aylık değişimlere göre yorumlanamaz.
Kısa vadeli yatırımın sonucu düşük getiri
Portföyde bulunan varlıkların dağılımını doğru yapmanın yolu, bu varlıkların hangi zaman aralıklarında nasıl performanslar sergilediğini bilmekten geçiyor. Süre uzadıkça, hisse senetlerinin ve tahvillerin performansının arttığını belirttim. Emtialar ayrı bir tartışma konusudur ki ben bu varlıkların portföyde yer almaması gerektiğine inanıyorum. Özetle; kısa vadeli yatırım yapmanın sonucu çok düşük reel getiridir. Küresel yatırımcılar da bu sorundan muzdariptir.
Dünya Gazetesi / Ekonomi 31.05.2017