Torba Yasa Tasarısı’ndan e-ticaret de nasibini aldı – Dr. Numan Emre ERGİN

Meclise sevk edilen Torba Yasa Tasarısı başta MTV olmak üzere, birçok vergide yapılan artışlar nedeniyle kamuoyunda büyük ses getirdi. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; vergi artışı maliye politikası araçlarından birisi olarak siyasi sonuçları olan bir konu ve ülkemizin içinde bulunduğu bütçe dengeleri, ekonomik ve siyasi konjonktürü dikkate aldığımızda vergi artışlarının yapılması benim açımdan sürpriz olmadı. Bakanlık enflasyonist etkisi en az önlemlere başvurarak kaynak arayışında. Kamuoyunda yapılan tartışmalar vergi artışlarına odaklanmışken ben torba yasada bulunan ve e-ticarete ilişkin olarak Maliye Bakanlığı’nın denetimini artıracağını gösteren iki düzenlemeye dikkat çekmek istiyorum.

İlk olarak, tasarının 22. maddesi ile Maliye Bakanlığı’na “Elektronik ticarette vergi güvenliğini sağlamak amacıyla elektronik ortamda ticari faaliyette bulunan gerçek ya da tüzel kişi hizmet sağlayıcılara ve/veya başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişi aracı hizmet sağlayıcılara ticari faaliyetlerine ilişkin bildirim verme yükümlülüğü getirmeye, bildirimin içerik, format, standart, verilme süresi ve yöntemini belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya, bildirim verme yükümlülüğünü iş hacmi, sektör, mükellef gruplan, alış-satış tutan, alım satıma konu mal ve hizmet türleri itibarıyla belirlemeye, başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına ilişkin bildirime konu bilgilerin aracı hizmet sağlayıcıları tarafından alınması zorunluluğunu getirmeye, bu bent kapsamındaki bilgi ve bildirimlerin elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilmesi yükümlülüğü getirmeye ve uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları belirleme” yetkisi verilmektedir.

Bu düzenleme daha çok, sahibinden.com, hepsiburada. com, n11.com gibi e-ticarete aracılık eden şirketlere yönelik bildirim yükümlülüğü getirmektedir. Bu türden hizmet sağlayıcı firmalar tasarı bu haliyle geçerse, satışına/ kiralanmasına aracılık yaptığı işlemleri gerçekleştirenlerin bilgisini düzenli olarak Maliye Bakanlığı’na bildirecekler. Bu düzenleme özü itibariyle e-ticaretin kapsanması ve haksız rekabetin önüne geçilmesi adına önemli bir adım olmakla birlikte; uygulamanın nasıl ve ne şekilde işleyeceğini görmek için tasarının yasalaşmasının ardından yapılacak idari düzenlemeyi beklemek gerekecektir.

İkinci olarak, tasarının 48. maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun vergi sorumlusunu düzenleyen 9. maddesine “Şu kadar ki Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisi, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödenir. Maliye Bakanlığı elektronik ortamda sunulan hizmetlerin kapsamı ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” ifadesi eklenmektedir. Bu düzenleme ise Türkiye’de faaliyette bulunmayan ve elektronik ortamda hizmet sunan şirketlerin, KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere sundukları hizmetler açısından Türkiye’de KDV mükellefiyeti tesis ettirerek beyanname vermelerini öngörmekte. Halihazırda Türkiye dışındaki bu türden şirketler Türkiye’de KDV mükellefi olan bir şirkete hizmet sunduğunda, hizmeti alan şirket sorumlu sıfatıyla KDV- 2 beyannamesi vererek bu işleme ilişkin KDV’yi ödemekte iken, hizmet alan KDV mükellefi olmayan bir gerçek kişi ise bu kişiler sorumlu sıfatıyla vergi ödemediklerinden bu kişilere sunulan hizmetler nedeniyle ödenmesi gereken KDV ödenememektedir.

Bu yasal düzenleme ile yurt dışındaki hizmet sağlayıcılarının sadece KDV mükellefiyeti tesis edebilmelerinin yasal zemini oluşturulmaktadır. Bu düzenleme yasalaşırsa mevzuatımızda da bir ilk gerçekleşecektir. Ancak bu düzenlemenin yasalaşması halinde uygulamanın nasıl olacağı, daha doğrusu yurt dışındaki bu kişilerin KDV mükellefiyeti tesis etmesinin nasıl sağlanacağı büyük bir soru işaretidir. Zaten bu şirketler Türkiye’de değildir, hatta çoğu zaman Türkiye’de muhatapları dahi bulunmamaktadır. Bu durumda bu türden şirketlerin nasıl kümese sokulup yumurtalarının alınacağı büyük bir muammadır. Benzer uygulamaların yapıldığı yurt dışı örneklerde genellikle bir firma özellikle de bir müşavir sorumlu tayin edilmek suretiyle KDV mükellefiyetleri yerine getirilmekte. Son olarak şunu da belirtelim ki; bu şirketlerin KDV mükellefiyeti tesis etmeleri kazançları üzerinden kurumlar vergisi ödeyecekleri anlamına gelmemektedir.

Dr. Numan Emre ERGİN – 10.10.2017

Dünya Gazetesi

About Author

Comments are closed.