Seçilmiş Gelir İdaresi Özelgeleri – Recep BIYIK

Gelir İdaresi özelgeleri, vergi cezası ve gecikme faizine karşı koruma sağlıyor. Aynı nitelikli özelgeler sadece özelgenin verildiği değil bütün mükellefler için aynı sonuçları doğuruyor. Bu nedenle özelgeler oldukça önemli ve izlenmesi gereken kaynaklar.

Gelir İdaresi’nce verilen özelgelerden seçilmiş bazılarının özetine, yorum yapmadan zaman zaman bu köşede yer vermeye çalışıyorum.

İşte son zamanlarda verilen özelgelerden seçtiğim bir kaçının özeti. Özelgelerin tam metinlerine Gelir İdaresi’nin internet sitesinden ulaşmak mümkün.

Yurt dışı iştirak kazançları istisnası şartlarından olan vergi yükünün hesabında başka bir ülkede bulunan şube kazancı üzerinden ödenen vergiler dikkate alınabilir mi? (05.06.2017 tarih ve 184511 sayılı özelge)

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen istisna uygulamasında vergi yükünün hesabında, kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere, iştirakin bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergiler dikkate alınacaktır.

Buna göre, iştiraklerin bir başka ülkedeki şubeleri vasıtasıyla yürüttükleri faaliyetlerinden doğan kazançları üzerinden, şubelerin bulunduğu ülkelerde ödedikleri gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin, istisna kapsamında vergi yükünün hesabında dikkate alınması mümkün değildir.

Kâr dağıtımından sonra yapılan nakit sermaye artırımında faiz indiriminden yararlanılabilir mi? (09.05.2017 tarih ve 15256 sayılı özelge)

Bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştirilen nakdi sermaye artırımları dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde düzenlenen indirim uygulamasından faydalanılması mümkün olmadığından, şirket kârının önce ortaklara dağıtılıp daha sonra da tekrar şirkete sermaye olarak konulması işlemi dolayısıyla ve dağıtılan bu kâr payı tutarıyla sınırlı olmak üzere, bu indirim uygulamasından yararlanılması mümkün değildir.

Serbest meslek erbabının ikametgah olarak kullandığı otele ait harcamalar gider kaydedilebilir mi? (09.06.2017 tarih ve 12 sayılı özelge)

Otelde ikamet eden serbest meslek erbabının otel harcamaları, ikamet edilen yerin tamamının veya bir kısmının iş yeri olarak kullanılmaması, ikamet edilen otel odasının seyahat maksatlı olmaması ve kazancın elde edilmesi veya idamesi açısından doğrudan bir bağ bulunmaması nedeniyle, serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamaz.

Mesleğin icrası için kullanılması zorunlu olmayan otel odasının ikamet olarak kullanılması için yapılan harcamalar, kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen gider olduğundan, bu harcamalar nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.

Kuruma devredilen şahıs işletmesinin zararları kurum kazancından indirilebilir mi? (25.05.2017 tarih ve 3088 sayılı özelge)

Şahıs işletmelerinin sermaye şirketlerine devrinde, geçmiş yıl zararlarının mahsup edilebileceğine ilişkin olarak vergi mevzuatımızda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.

Bu nedenle, ferdi işletmenin Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendine göre bir kuruma devrinde, şahıs işletmesinin geçmiş yıllar zararlarının, şirketin kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.

Yurt dışında konkordatoya giden borçludan olan alacak gider kaydedilebilir mi? (15.05.2017 tarih ve 129208 sayılı özelge)

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde bir ayrım yapılmaksızın, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla, dava ve icra safhasında bulunan bütün alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceği öngörülmüştür. Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.

Ancak yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir.

Mahkemeye dava veya icra mercine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasına intikal ettiğini göstermektedir. Ancak şekli bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra mercine takip için dilekçe verilmiş olması ve gerek mahkemeye gerek icra mercine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir. Öte yandan, yurt dışında yerleşik bir firmanın konkordato talebinin anlaşmayla sonuçlanmasına bağlı olarak, varsa söz konusu anlaşma kapsamında vazgeçilen alacak kısmı, değersiz alacak olarak kabul edileceğinden, ilgili ülke mevzuatına göre yetkili resmi makamca konkordato anlaşmasının onaylanarak kesinleşmesini müteakiben, alacağın değersiz hale geldiği (anlaşmanın kesinleştiği) yıl hesaplarına zarar olarak yazılması mümkündür.

Recep BIYIK

Dünya Gazetesi – 19.07.2017

About Author

Comments are closed.